23 Ağustos 2016 Salı

The Hundred - Foot Journey ...

The Hundred-Foot Journey filmini izlemeden önce şöyle bir yorum okumuştum internette.
Üzerine Fransız sosu dökülmüş, Hint usulü köri ile tütsülenmiş ,Amerikan yemeği kıvamında ve hafif bir akşam yemeği ayarında bir yapım.
Açıkçası bu yorum izlemek için gerekli olan ilgiyi uyandırmaya yetti de arttı bile.
Ben seviyorum böyle farklı kültürlerin harmanlandığı sıcak üstelik neşeli hikayeleri.
Ve üstüne üstlük insanları birleştiren sofraları konu alan filmleri.
Yemek anıdır diyor film de tam da benim inandığım gibi.

2014 yapımı dram-komedi tarzında sempatik bir film bugün ki öneri.
Kitaptan sinemaya uyarlanmış olduğunu yine izledikten sonra öğrendim her zaman ki gibi:)))
Afişten anlaşıldığı üzere renkli neşeli Hintli bir aile var hikayenin özünde.
Aslında komedi ile harmanlanmış bir dram da var içinde ama ,dramdan çok başarıya ve aşka odaklanmış eğlenceli bir film bence.Hint filmlerinin sıcaklığı ile Fransız filmlerinin estetiğini güzel harmanlamış tatlı leziz bir hikaye.

Hikayenin özetiyse  şöyle:
Bombay'da yaşayan Hassan mutfakla çocuk yaşta tanışmış ve ilgisini yeteneğiyle birleştirmiş bir aşçıdır.Başlarına gelen bir trajedi sonunda ailesiyle birlikte Avrupa'ya gelir.Yolda yaşadıkları bir aksilik sonucunda kendilerini sevimli bir Fransız kasabasında bulurlar.Burayı çok seven inatçı ve azimli babası işlerine burada devam etmek için ısrarcıdır ve bu kasabada bir restaurant açarlar.Yalnız bir sorun hatta büyük bir sorun vardır.Tam karşılarında -yüz adım ötelerinde- çok ünlü bir Fransız restaurantı ve başında da en az Hassan'ın babası kadar inatçı Madam Mallory bulunmaktadır.
Ve tabi ki böyle bir ortamda savaş çıkması kaçınılmazdır.
Karşılıklı iki restaurant, karşılıklı iki kültür ve olmazsa olmaz rekabet.

Aşk yok mu peki...Olmaz olur mu.
Yemekler bile bu kadar tutku ile yapılırken,her koku her tat bir duyuyu harekete geçirirken insanın kalbi nasıl kayıtsız kalabilir ki.
İşin içinde rekabet bile olsa kalp söz dinler mi.

Ama ben filmde en çok bu iki inatçı yaşlı kurdun didişmesini sevdim.
Sürekli şikayet ,açık arama , birbirinin işini sabote etme ne ararsan vardı aralarında.
Ta ki bir noktaya kadar.Ne zaman ki işin içine ırkçılık giriyor orada duruluyor her şey.
Bambaşka kapılar açılıyor bundan sonra ve asıl güzel olan hikaye başlıyor burada.
Gerisini anlatmayım bu kadarı yeter merak uyandırmaya...

Farklı kültürlerin konu alındığı filmleri seviyorsanız,üstelik bu kültürel farklılığı eğlenceli bir dille sorgulatan hikayeler arıyorsanız ve bir de bunu yemek kültürü üzerinden anlatıp tüm o farklılığı bir masa etrafında toplayan filmlerin hastasıysanız tam size göre bu film.

Ben çok sevdim ,izlerken eğlendim ,bitince gülümsedim.
Ve gönül rahatlığı ile izleyin kaçırmayın derim.
Keyifli seyirler...













2 yorum:

  1. Bu kış huzurla oturup sıra sıra senin önerdiğin filimleri izleyeceğim. Söz veriyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay bek şimdiden heyecanlandım ben umarım sana da keyif verirler.

      Sil