19 Haziran 2015 Cuma

Mutlu Bir Haber ve Mutlu Haftasonları...

Bu pazartesi evde ve tatilde olduklarım dışında yaşadığım en sendromsuz en mutlu  pazartesiydi.Nedeni dünyalar güzeli altın saçlı bir melekti.Gerçekten altın şaçlı...
Zeynep doğdu ve ben yine teyze oldum.Allahım nasıl güzel bir koku,nasıl güzel bir duygu ,nasıl güzel bir bebek.Böyle seyrediyoruz tüm aile.Ha gözlerini açtı,yok acıktı,bak meleklere güldü,yok kaşlarını çattı.O minik yüz şekilden şekle girdikçe biz eriyoruz yeminle.Şansın bol ,bahtın güzel olsun bebeğim.İşte böyle bir mucize varken hayatta o pazartesi değil şikayeti teşekkürü bile hak ediyordu ve biz bolca şükrettik.Her günü akşam onu göreceğim heyecanı ile yaşayarak bitti bu hafta.Ve şimdi koca iki gün o mis gibi koku benimle.
Biraz depolar belki pazartesi size de yollarım kim bilir...


İşte benim hafta sonu planım bu.Cennetten gelen o mis koku ile sarhoş olup,ağlamaları ile kendime gelecek,gazını çıkartıp meleklere gülmesini bekleyeceğim.Tabi bir de bol bol fotoğrafını çekeceğim.Bundan güzel aktivite mi olur.

Size de böyle mis gibi ,mutlu ve pür neşeli bir hafta sonu diliyorum.

Ve hayırlı ramazanlar herkese.

17 Haziran 2015 Çarşamba

Kitap Okuyorum Anne !..

Geçenlerde yazmıştım hani kendimle ilgili,okuma sevdamdan,okusam da geçmeyen daha çoğunu isteyen bir durumdan.Bugün anlatacağım o durumdan da güzel bana bambaşka bir duygu yaşatan bir olay.Kahramanı benim hikayelerimin hepsinde olduğu gibi canım oğlum Utku Ege.Daha 5,5 yaşında ama bazen benden büyük laflar eden,düşündükleri ile şaşkına,söyledikleri ile maymuna çeviren bir yerden bitme insan küçüğü.İşte bu kuzu bir yıldır falan çat pat okuyordu,ama son üç-beş aydır etrafındaki,televizyondaki ve gazetedeki yazıları daha seri okumaya başladı.Tabi bazı ilginç kelimeler ve ilk kez duydukları için yine bize dönüyordu''sizce bu mantıklı mı''diye.Aklı sıra yanlış mı okudum demenin değişik hali.


Neyse işte ara sıra kitaplarından bir  paragraf okuyordu kendi başına falan da konumuz bu değil şimdi.Bahsedeceğim okumayı sökmenin ötesinde bir durum.Geçen hafta sonu market alışverişinden döndük,eşim ve ben aldıklarımızı yerleştiriyoruz Utku yok ortalarda.Ki bu bizim ev için pek alışılmış bir durum değildir.Müthiş bir konuşma performansı sergiler yaka silktirir kimi zaman.Hatta bazen acaba susmayı öğretmedik mi biz bu çocuğa deriz.Neyse ev sessiz olunca insan bir an işi gücü bırakıp bakışıyor bile ebeveynler olarak.Sessizlik isteyip sessizlikten korkma diye bir özellik genetiğimizde var sanırım.Ya bir şey olduysa sesi çıkmıyorsa diye arada bir yoklarız.Usulca gittim salona baktım yok,lavaboda mı acaba diye seslendim koridordan ''Utku nerdesin'' diye.İşte bu kez verdiği cevap kayıtlara geçsin diye yazıyorum bu yazıyı.
- KİTAP OKUYORUM ANNE !..

O an yaşadığım mutluluk,şaşkınlık ya da şoktan dolayı her birini tam ayıramadığım bir sürü duygu geçti kalbimden eminim.Öylece kalakaldım koridorda.Sonra sessizce gittim nasıl okuyor bakayım diye bildiğin yatmış yatağına bıdır bıdır okuyor sıpa.Ve evet bildiğin kitap okuyor,yavaş ama kendinden emin.Duramadım rahatsız etmeden öptüm öptüm dedim aferin çocuğum bana böyle şeylerle gel.Ve daha bir sürü mutlu ama saçma cümle.Ne kadar sevindiğimi görünce o da çok sevindi ama yine de olgunluğu elden bırakmadı:) tamam bitirince gelirim ben yanınıza dedi.Sevgi gösterisini bitirmem bu cümle ile hatırlatılmış oldu bana ve ben bu kez usul usul değil dans ederek döndüm mutfağa.Eşim halimize gülüyor,ben gözlerim ışıl ışıl ona bakıyorum.
Allahım çok mesudum:)

Biliyorum çocuğum nobel ödülü almadı,ya da bir yarışmadan ödülle dönmedi bu kadar sevinmeme ne gerek var.Ama benim için çok özel bir andı.Kitaplar hep hayatımızdaydı,birlikte hep okuduk ya da kendisi açıp resimlerine baktı ,hikayeyi kendi dilince bize anlattı,yeni kitaplar alınca hep sevindi,her gece kitap okunmadan uyumadı ama bu başka.Bu kendi kendine kalma ya da bu defa kendi okuduğu ile masalı anlama ve bir yandan hayaller kurma hali çok başka,hatta bambaşka bence.Cevap kendi başına güzel zaten -kitap okuyorum anne- ama bunu çocuğundan duymak emin olun çok daha güzelmiş.

Ve onun tarafından bakarsak olaya kitabını kendi okumak,yalnız kalmak,olayların heyecanını ya da sevincini senin sesindeki değişiklikten değil kendi duygularıyla anlamak müthiştir eminim.
Öyledir çünkü o gün o kitabı iki kez daha baştan sona ve yalnız başına okudu ve her defasında daha mutlu kapattı.Bilmiyorum belki okuyor olmanın sevinci,belki kitap okumanın keyfi ama yaşadığı mutluluk benim mutluluğuma mutluluk kattı.Okusun diyorum bazen, okusun yeter ki.İster sevdiği,ister keyif verdiği,ister kendini geliştirmek için,ister sorgulamak için.
Ama yeter ki okusun,okusunlar...
Okusunlar ki,bilinçli,sorgulayan,araştıran ,geliştiren,üreten bir birey olsunlar.
En çok ihtiyacımız olan bu değil mi.

Sevgiyle ve mutlu kalın.

12 Haziran 2015 Cuma

Mutlu Haftasonları...


Herkese neşeli,pırıl pırıl bir hafta sonu diliyorum.

Kahkahanız bol,sevdikleriniz yanınızda olsun.

...Sevgiyle...

9 Haziran 2015 Salı

Okumak Üzerine...

Günler günleri kovalıyor ama Bahar bir türlü okuduğu kitapları bloga yazamıyordu...
Neden...çünkü Bahar aç kurt misali okuyor, okuyordu.Şaka bir yana gerçekten bu sıra hepten seriye bağladım.İlkokul yıllarından beri var olan sevgim bu ara iyice kara sevdaya bağladı.İmkanım olsa hatta bazen işim bu olsa keşke diyorum eşim gülüyor bana.Bir yetişememe bir kitaplara baktıkça hem mutlu olma hem daralma hali var bende, bir tuhafım yani.Böyle zamanlarda hep aklıma Babam ve Oğlum filmindeki Fikret Kuşkan ile Çetin Tekindor'un bahçedeki sahnesi gelir aklıma.Hani der ya ölmek değil de beni üzen yeni filmler çekilecek izleyemeyeceğim birileri yeni kitaplar yazacak okuyamayacağım diye...işte o misal bir telaşe var ki ben de hayırdır inşallah diyorum:)


Hani bazen diyorum hayal bu ya şöyle bir dönem olsa mesela kimse bir şey yazmasa bir soluklansalar ben de şöyle bir yerde tam gaz okusam okusam uyumasam yemesem içmesem okusam yetişsem onlara... sonra diyorum ne saçma ne bencil bir hayal bu en iyisi sus sen...

Okudukça artan bir istek,bir açlık var içimde.Okudukça,kendi eksikliğimi gördükçe daha çok sarılıyorum sanki okumaya.Bazen karnı doysa da gözü doymayan insanlara benzetiyorum durumumu,iyi mi kötü mü kestiremiyorum.Ama bir gerçek var ki okudukça ve her hikayede farklı bir karakter tanıdıkça insan kendi içinde kaç farklı karakter olduğunu fark ediyor.Ve işte o zaman onları çözdüğü gibi, kendini çözmeye çalışıyor.Anlamlı anlamsız yaptığı her şeyi irdeliyor.Belki yaş aldıkça böyle oluyor insan bilmiyorum ama ben de bu sıralar durum bu.Hayatı sorguluyorum,basit şeylere yüklediğimiz saçma sapan anlamları sorguluyorum,etrafımı inceliyorum,insanlara bakıyorum ama en çok kendime bakıyorum ve kendimle konuşuyorum.Ben hep konuşurdum kendimle zaten ve  kendimi hep hatalı bulurdum yaptığım işlerde ama belki hatamı bulamazdım ve tekrar aynı hataları yapardım ya şimdi o hatayı bulmaya çalışıyorum galiba ya da kendime ayna tutuyorum bilmiyorum.Okuyarak dünyamızı,tarihimizi ve kendimizi keşfederiz demiş bir düşünür ben de o misal bol bol keşif yapıyorum bu sıralar.Okıdukça çoğalmak gerekir oysa sanki ben okudukça azalıyorum gibi hissediyorum ve bu hisle de daha çok okumak istiyorum,dündeki Bahar ile bugün ki Bahar aynı olmasın ,aynı kalmasın diye çabalıyorum.
İşte böyle bugün de sizinle konuşmak geldi içimden buraya yazıyorum.
Devamı yok bir an da biten bir yazı oldu farkındayım ama işte bu anlatabildiğim kelimelere dökebildiğim kısmı sadece.Girişi,gelişmesi var sonucu yok yani, olmasın da zaten değil mi.

***
Sevgiler