30 Aralık 2014 Salı

Yeni Yıl,Yeni Dilekler...



Son 2...
Koca bir yılı geride bırakmaya ,attığımız tarihlere 2015 yazmaya sadece 2 gün kaldı.Geçen yılın muhasebesini yapmak,bu yıl için yeni hedefler,dilekler belirlemek için tam zamanı.Geride bırakacağımız yılda nelere sevindik,nelere üzüldük,ne kadar şükrettik ,ne kadar hazmettik ,ne öğrendik,nereyi gezdik ,ne okuduk, ne izledik vs. bunları yazmak ve bu yıl için listeye yenilerini eklemek lazım.Liste yapmak güzel şey.Hele hayata geçirebildiklerinin üstüne çizik atmak muhteşem.Yeni dilekler dolu ,yepyeni bir liste hazırladım kendime.
Listede neler mi var.İşte bazıları şöyle....

Daha çok sev ,
Daha çok şükret,
Daha çok paylaş,
Etrafındakileri daha çok mutlu et,
Sağlıklı beslenmeyi ve sporu yaşam tarzına dönüştür,
Fotoğraf çekmek konusunda kendini geliştir,
Daha çok seyahat et,yeni yerler gör ,
Daha çok oku,
Daha çok film izle,
vs.vs.vs...

Buradan sonrası kişisel ve aileden çok  evle ilgili 
yapılacaklar ,alınacaklar,değişecekler 
şeklinde gidiyor.


Dün akşam geçen yıl ki listeye baktım.Üstü çizik bir sürü madde buldum ve tabi yine ertelediğim bir kaç şey.Ama vazgeçmedim bu listeye yine yazdım onları.Ve artık yaş da almış başını gidiyorken daha sıkı sarılmak lazım bazı şeylere.Ertele ertele nereye kadar.

Diyeceğim o ki liste hazır ,biz de hazırız ,ee dışarıda kar da yağıyor ne güzel .
seni bekliyoruz 2015.
Güzelliklerinle başımızı döndür,hayallerimizi gerçeğe dönüştür.

Herkese gönlünden geçirdiklerini gerçekleştirecek harika bir yıl diliyorum şimdiden.
Kucak dolusu sevgiler...





26 Aralık 2014 Cuma

Yeni Yıl Sofrası...

Yeni yıla gerçekten sayılı günler kaldı.Sofralar için menüler düşünüldü sunum hazırlıkları başladı.Bizim ev yine bu yılbaşında kalabalık olacak çok şükür.Ve tabi bol yemeli, eğlenceli ve bir o kadar da çocuklu aynı zamanda.Herkese göre bir şeyler hazırlamak lazım ama o kısımda ablam yetişiyor imdadıma.Ben bu yıl hazıra konacak gibiyim.Ne yapayım çalışıyorum, işten çıkınca da ancak bana sofra düzeni kalıyor ki bence en eğlenceli kısmı da o zaten.
Yeni yıl sofrasında yenilecek yemekler kadar masanın düzeni, sunumu da göz doldurmalı  
öyle değil mi.
Ben, sade ama bir iki ufak dokunuşla yeni yıl havası estiriyorum masada.
Siz yeni  yıl sofranızı nasıl hazırlıyorsunuz.Sade-beyaz mı yoksa bol kırmızılı yeşilli mi...

  

 
pinterest

Yeni yıla müthiş bir enerjiyle girmek için yılın bu son hafta sonunu iyi değerlendirmek lazım.
Hafta sonumuz bol kahkahalı  geçsin ki enerjimiz yeni yıla girerken de yanımızda olsun.

Sevgiler ve mutlu hafta sonları...

19 Aralık 2014 Cuma

Çöl Çiçeği...

Aslında bu filmi geçen kış izlemiştim ama dün akşam dvdleri karıştırırken tekrar görünce sizinle paylaşmak geldi aklıma.Güzel film tavsiyelerine ihtiyacımız olacak bir mevsimdeyiz malum.Paylaştıkça çoğalsın keyfimiz dedim ve  hemen yazmaya başladım.

Bu defa ne bilim kurgu, ne fantastik, ne de romantik bir film önereceğim size.
 Bu film gerçek bir yaşam öyküsü .


Çöl Çiçeği ; 3 yaşında sünnet edilen ,13 yaşında evlendirilmek için yaşlı bir adama satılan Somalili Waris Dirie'nin hikayesi.Zorlu ve acı bir hikaye.

Bir düşünün,3-4  yaşlarındasınız henüz ,mutlulukla koşup oynuyorsunuz ve  bir gün sonra anneniz sizi  sabah erkenden kucağına alıp ıssız bir yere götürüyor,orada yaşlı bir kadın pis bir alet ile sizi sünnet ediyor ve hayatınız kararıyor.Şanşlıysanız hayatta kalıyorsunuz yoksa kan kaybından ya da enfeksiyondan  ölüyorsunuz.Ne için ,kadın olmanızın bedelini ödemek için.
İşte bu kadar acı bir hikaye bu.

Ama Waris Dirie şanslıydı ölmedi,şanslıydı 13 yaşında evlenmedi.
Annesinin yardımı ile kaçtı,yürüdü çölleri aştı ve kendini kurtaracak yollara ulaştı.
Oradan İngiltere'ye gitti ve bir gün hayatı değişti.

Ünlü bir fotoğrafçı onu keşfetti ve podyumların aranan mankeni haline geldi.
Ama Waris Dirie'nin istediği bu değildi.O tüm yaşadıklarını herkes öğrensin ,kendi ile aynı kaderi yaşayan kızların kaderi değişsin istiyordu.Ve dediğini yaptı .Bir dergiye tüm hayatını anlattı ve tüm dikkatleri kendinden çok kızların sünnet edilmesine çekmeyi başardı.
Daha sonra bu konuya odaklanmak için modelliği bıraktı 1997 yılında Birleşmiş Milletler  tarafından Kadın Sünneti Özel Elçisi seçildi.2002 yılında Çöl Çiçeği vakfını kurdu.Hayatını analatan kitaplar yazdı.Bu film de o kitaplardan birinin sinema uyarlaması işte.
O yüzden hikaye acı olduğu kadar ,başarı ve umut da dolu.


Bu fotografta gerçek Waris Dirie ve filmde oynayan oyuncu birlikte.
Kesinlikle izlenmesi gereken bir film diyor bitiriyorum.


Keyifli seyirler.
Ve mutlu hafta sonları...

18 Aralık 2014 Perşembe

Kar Tanelerinin Bir Bildiği Var - Debbie Macomber


Geçen hafta aldım bu kitabı.Adıyla ,kapak tasarımıyla ve hikayesiyle tam yılın bu zamanları okunacak keyifli bir kitap.Oturup bir çırpıda okunan klasik bir Debbie Macomber hikayesi.
Ve yine Blossom Sokağında geçiyor.

Karakterlerimiz Katherine ve Wynn.
Katherine vaktinin büyük bölümünü Blossom Sokağındaki French Cafe'de (ki burası daha önceki kitaplardan tanıdığımız Alix'in çalıştığı cafe ) başkaları için yeni yıl mektupları yazarak geçiren ama tam zamanlı iş arayan bir genç kadındır.
 Wynn Jeffries ise  yeni yazdığı Özgür Çocuk kitabı ile büyük çıkış yakalayan bir çocuk psikoloğudur ve aynı kafede vakit geçirmekten keyif alır.Şimdilik tek ortak noktaları bu kafedir.

Katherine yeğenlerinin Özgür Çocuk teorisiyle yetişmesinden son derece rahatsızdır ve buna sebep olan psikolog Wynn Jeffries den nefret etmektedir.Tabi ki tanışana kadar...

Kısa, sıcak ,yormayan ,sıkmayan,sizi alıp French Cafe'deki kahveleri çörekleri tatmışsınız gibi keyiflendiren bir kitap bu.
Böyle hikayelere ihtiyacım var diyorsanız tam size göre.
Bence bazen hepimizin ihtiyacı oluyor.
Keyifli okumalar.

16 Aralık 2014 Salı

Cookie Time...

Evi mis gibi zencefilli kurabiye kokutma mevsimi geldiyse hiç beklemez yaparım hemen.
Yapması da yemesi kadar zevkli ve kolay bir kurabiye bu.Hem çabuk yapılıyor,pişiyor hem de uzun süre saklanabiliyor.Tabi bu kararında yiyenler için geçerli.Yoksa bizim evde daha hiç bir yapılanın uzun süre kaldığı görülmedi.Kek yaparım ikinci akşama en fazla bir dilim kalır.Akşam yapılan o kek mutlaka işe de götürülür.Kurabiye desen o daha kolay.Önünde duruyor kutuda her gelen çayla kahveyle kırt kırt ye dur.Öyle olunca bize uzun süre saklanıyor kısmı değil çabuk yapılıyor ve pişiyor kısmı cazip geliyor.Bittikçe yapıyorum sıkılana kadar.İlk yaptıklarım suyunu çekti sayılır.Yine yapacak mecalim olursa yılbaşına özel yapayım diyorum.
Şöyle üzerine mutlu yıllar filan yazarım belki ...


Kurabiye yapmanın en zevkli yeri bu oyun kısmı sanırım.Tam çocuklara göre .
Biz Oğluşumla yaptık.Bir ondan bir bundan.En çok kayan yıldızı sevdi bastı da bastı kalıbı.
Sonra hemen pişti çaya yetişti .


Bir kısmı da kahveye eşlik etti.


Tabi biz yemeye odaklı bir aile olunca bazen durun bir fotoğraf çekeyim demeye fırsat kalmıyor.Telefon ile ne çektin çektin.

Hem  tarif, hem de kurabiyelere hakkını veren fotoğraflar için Sevgili CafenoHut Ayda'nın bloguna bakmanızı şiddetle tavsiye ederim.

Evinizden kurabiye kokusu eksik olmasın.
Mutlu geçsin haftanız.
Sevgiler.


15 Aralık 2014 Pazartesi

Zaman Yolcusunun Karısı...

 Evi sinema salonuna çevirdik resmen.Her akşam olmasa da haftada dört film garanti seyrediyoruz.Güzel filmler ile kışın tadını çıkarıyoruz desem daha doğru sanırım.
Beğendiğim filmleri de hemen burada sizlerle paylaşıyorum.Ve yine  güzel bir film önerim var size.

Zaman Yolcusunun Karısı.
2009 yapımı ve yine romandan uyarlama bir film.
Roman yayınlandığı yıl Amozan'da en çok satanlar listesinde yer almış ve Amazon editörlerince 2004 yılının en iyi romanı seçilmiş.
Kitap bu kadar övgüyü almış ,neden  kitabı okumak yerine filmi seyrettin derseniz bekleyemedim,hem de oyuncu seçimi çok iyiydi bu defalık tersten gideyim dedim.



Film ,bilim-kurgu ve romantizmi güzel harmanlamış fantastik bir hikaye.
Zamandan ve mekandan bağımsız bir ömre yayılmış dokunaklı bir aşk hikayesi.
Henry ve Clare'in hikayesi...

Henry bir zaman yolcusudur.Taşıdığı bir genetik bozukluk nedeniyle zamanda istem dışı yolculuk yapmaktadır.Ve 6 yaşında annesinin öldüğü trafik kazasından o yolculuklar sayesinde kurtulur.Yaptığı bu yolculukların zamanını ve yerini seçemediği gibi kıyafet de götürememektedir. Bu yolculukların birinde gelecekteki karısı Clare  ile tanışır.
O zaman Henry 36,Clare ise 6 yaşındadır.


Daha sonraki karşılaşmalarında ikisi de yetişkindir ve Clare Henry'i çocukluğundan beri tanıdığını ve ona aşık olduğunu anlatır.




Sonrası aşk ve evlilik.Bazen romantizm,bazen eğlence ve bazen de drama.
Bu zamansız yolculuklar bazen öyle anlara gelir ki işte onlar filmin en güzel yerleriydi.Düğün günleri ve hatta evlendikleri ilk gece.Kimi zaman da yolculuklar uzar ve Clare bile buna katlanamaz.Sonra çocuk meselesi.Yine bir yolculuk ve mucize ile gerçekleşir.

Ve final.
İşte bu beklediğim bir son değildi.Güzeldi ama böyle bitmemeliydi ya dedim durdum.
Yine de çok sevdim ve bu hikayeleri yazacak hayal dünyasına sahip yazarları yine çok kıskandım.

Bu kadar yeter sanırım bütün filmi anlatmadan bitiriyorum.
İzleyin mutlaka seveceğinize eminim.

Mutlu haftalar ve keyifli seyirler...


12 Aralık 2014 Cuma

Winter's Tale - Kış Masalı...

Kışı seven ve masallara inananlar için fantastik  ve romantik  bir film önerim var size.
2014 yapımı bir film Kış Masalı...

Biri 1916 ,diğeri 2014 yılında geçen ve bir mucizeyle birbirine bağlı iki  hikayeden oluşan gizemli bir aşk hikayesi .


1916 Newyork'unda başlıyor hikaye.Yetenekli bir hırsız olan Peter Lake bir kış günü soymak için girdiği evdeki Beverly isimli kıza aşık olur.Tabi Beverly de Peter'a.Ne yazık ki Beverly hastadır ,kısa süre sonra ölür ve Peter kendini bambaşka bir zamanda bulur.Kim olduğunu  ve nereden geldiğini bile hatırlamıyordur.İçindeki acının kaynağını bulmak için geçmişi araştırmaya başlar ve kendi ile ilgili gizli bir gücü keşfeder.


''Hepimiz birbirimize bağlıyız.Her bebek içinde taşıdığı mucize ile doğar.Eşsiz bir amaç ile.Ve bu mucize sadece ve sadece tek bir insan içindir.Bizler mucizemizin ait olduğu kişiyi bulmak için kaderimiz rotasında ilerleyen yolcularız.Fakat bilin ki ,bizler ışığı ararken karanlık da boş durmuyor.İyi ile kötü arasındaki ezeli mücadele büyük ordular ile değil,
her seferinde bir hayat ile verilir.''


Dünyadaki gelmemizin ,hayatta olmamızın mutlaka bir sebebi vardır mesajını veren kurgusu değişik bir hikaye Kış Masalı.Kitaptan uyarlama olduğunu malesef filmi izledikten sonra öğrendim.Mark Helper'in büyük beğeni toplayan aynı isimli romanından sinemaya uyarlanmış.
Kitap eminim o büyüyü daha çok taşıyordur.
Sinemaya uyarlamırken her zaman o büyü kayboluyor bence.

Kitabını okuyanlar elbette filmi beğenmiyor.Ama benim gibi kitaptan habersiz seyrederseniz, ön yargısız ,hele bir de masal dinlemek istediğiniz romantik bir akşamdaysanız keyif verebilir.

İyi Seyirler.

Ve tabi mutlu hafta sonları...

5 Aralık 2014 Cuma

Happy Weekend...


Aralık ,hem kışı hem yeniyıl çoşkusunu beraberinde getirdi.
Heryer ışıl ışıl,kırmızılar göz dolduruyor.Herkes evini bile süsledi.Biz şimdilik bu minnak kardan adama bakıp hayal kuruyoruz.
Çocukken kışın her sabah uyanınca önce pencereye koşardım kar yağmış mı diye bakmaya.
Hala öyle bir süpriz bekliyorum galiba.

***

Haftasonunuz tam da istediğiniz gibi geçsin.
Ben evde keyif yapmayı planlıyorum.Ha bir de zamanı gelmişken zencefilli kurabiye yapmayı.

...Sevgiler...

25 Kasım 2014 Salı

Yine Bir Film - Can Dostum...

2011  Fransız yapımı bir film Can Dostum.
Ve gerçek bir hikaye...

Çok sıkı bir dostluğu ve hayatta paranın satın alamayacağı şeylerin varlığını hatırlatan komedi türünde gösterilse de içinde bir parça da dram olan bir film.Ama dram yönünü çok gerilere saklıyor, sizi güldürürken içinizi de ısıtıyor.Tıpkı afişe baktığınızda olduğu gibi.

Konusuna gelirsek kısaca anlatayım.
Ünlü ve çok zengin bir asistokrat olan Phillippe,yamaç paraşütü kazası sonunda felç olmuştur.Boyundan aşağısını hissedemez.Driss ise hapisten yeni çıkmış bir banliyö delikanlısıdır.Phillippe kendisine bakması için (ama 7/24,  öyle sadece gezdir dolaş değil yani ) Driss'i işe alır ve aralarında müthiş bir dostluğun başlangıcı yapılmış olur.
Bundan sonra zorlu ama bir o kadar eğlenceli macera başlar.Driss'in hayat enerjisi Phillipe'i de etkisine alır.An gelir Driss  Philleppe'in aşk hayatına bile müdahele eder.



Öyle hoş sahneler var ki anlatamam.
Mesala Phillippe'in doğum günü partisi sonrası,ya da iki arkadaşın tekrar paraşütle atlamaları ve en komiği Driss'in Phillippe'i tıraş etmesi ve adamı çevirdiği tipler.


Dostluk üzerine güzel bir film arıyorsanız izleyin bence.

Keyifli  seyirler...


24 Kasım 2014 Pazartesi

Bülbülü Öldürmek -Harper LEE

Bu kitap çok uzun zamandır alınacak ve okunacaklar listesindeydi.Bu yıl bitmeden okuyabildiğim için mutluyum ,zaten yeterince geç kaldığımı düşünüyorum.


Bülbülü öldürmek ,kısaca Amerika'nın güneyinde bir kasabada yaşanan ırkçılığı ,eşitsizliği konu alan bir kitap.Hikayeyi anlatan küçük bir kız.Scout Finch...

Scout'ın gözünden iyiliği,kötülüğü,eşitliği ya da adaletsizliği sorgulatan,bir yandan da Scout ve abisinin büyüme öykülerini,gurur duyulacak babalarını anlatan sımsıcak bir hikaye.
Bazen Scout'ı bulup yanaklarını sıkasım geldi.Nasıl güzel anlatıyor öyle.
Bir de Atticus Finch'in çocukları ile ilişkisine,sevgisine verdiği güvene hayran oldum.

Bir zencinin haksız yere suçlanması ile başlıyor olaylar.Ve Scout'ın babası Atticus Finch'in  zencinin avukatlığını üstlenmesiyle devam ediyor.Gerisi önyargılar,riyakarlık,eşitsizlik ve ırkçılık.Hikaye kötü acımasız ama anlatan bunlardan kendine göre yorumlar çıkaran Scout çok masum.İşte hikayeyi bu kadar güzel yapan da bu çocuk kalbi bence.
Abisi Jem ile kaç çeşit insan vardır üzerine konuşuyorlar Scout şöyle diyor:
-Jem,bana kalırsa tek bir tür insan var.İnsanların hepsi insan...
Çok güzel,içten ,çocukça ama ne kadar doğru bir tespit değil mi.

Şimdi sırada filmi var.
Ödüllü bir yapım ,kitap kadar beğenilen bir film.
En kısa zamanda izlemek lazım.

Keyifli okumalar...


21 Kasım 2014 Cuma

Masalsı Sonbahar...

Biz daha doyamadan koca bir sonbahar da bitmek üzere.
Halbuki nasıl da  dört gözle beklemiş,nasıl da sevmiştik hepimiz değil mi.
Sonbahardan hiçbirimiz şikayet etmiyoruz galiba ya da ben hiç duymadım.Kimimiz  yazı sevmez,kimimiz kışı,bir kesim de ilkbaharın polenleri der,nezlesi der.Ama sonbaharın güzelliğinden başka bir laf çıkmıyor ağzımızdan.Sanki hepimize hitap eden tek mevsimmiş  gibi hepimiz bir romantik ,melankolik oluyoruz.Renklere,ışığa daha hayran bakıyoruz.Yanından hergün geçtiğimiz ağacı bile sonbaharda  daha bir seviyoruz,daha bir sahipleniyoruz.Yazın sıcaktan kavuran güneşin altın ışıkları sonbaharda  evimize,masamıza vurunca mutlu oluyoruz,hep bizimle kalsın istiyoruz.
Daha çok kahve içip ,daha çok okuyoruz.Daha çok battaniye altında film keyfi yapıyoruz.
 Ve diğer mevsimlerin aksine bunları yapmaktan sıkılmıyor,bitsin artık demiyoruz.
En azından ben öyleyim.Yoksa bu kadar saati pintereste sonbahar fotoğrafları arasında geçirmez,dahası sizinle paylaşmak için bu kolajları yapmazdım.

Pinterest bir cennet ama bazen çok tehlikeli.O fotoğraftan öbürüne hop diğerine derken ne kadar zaman geçmiş farkına varmıyorsunuz.Ben çoğu zaman uykumdan fedakarlık ederek giriyorum.Yoksa gün içinde kaç saati heba ettiğimi bilmiyorum.Ve bazen okumak yerine internette geçen zamana çok acıyorum.
Bazen de sadece güzel görmek bile mutluluk veriyor diye ruhumu  böyle besliyorum... 
haydi gelin birlikte biraz daha sonbaharlanalım....

... Musmutlu keyfini çıkaracağınız bir hafta sonu diliyorum hepimize.
...Sevgiyle kalın...


17 Kasım 2014 Pazartesi

Erken Rüya Zamanlar - Fatma ERDEK


Yine bir aşk ,yine hatalar,yine ayrılık,yine uzun yalnız  yıllar ve yine bitmeyen geçmeyen yürek acısı.Ve yine bir dönüş...Herşeyi sormak ,sorgulamak ve  hatta yaşamak için.

Bitmeyen bir sevda masalı Erken Rüya Zamanlar.
Bu defaki kahramanlarımız Nehir ve Eser.
Birbirlerine aşık pırıl pırıl iki genç.Nehir zengin kız,Eser ise fakir ama gururlu delikanlımız.Eser Nehir'in babasına ait gazetede çalışıyor.
Yani biraz eski türk filmi tadında .
Nişanlanıyorlar ve Eser Nehir'e alıştığı hayatı yaşatabilmek için yurtdışından gelen iş teklifini kabul ediyor ve bir süre ayrılıyorlar.Ama gel gör ki Nehir Eser'e verdiği sözü tutamıyor ve bu ilişkiyi bir telefonla bitiriyor.Ve bitenin bu ilişki, bu aşk değil kendisi olduğunu o an anlıyor aslında.
Ama artık çok geç...



Ve işte kitap Eser'in 15 yıl sonra Nehir'in babasından gelen teklif ile gazetenin başına geçmesiyle başlıyor.Kartlar açılıyor ve bu yarım kalmış sevda tekrar sınanıyor.
Bir taraf suçlu,pişman,bir taraf hala aşık öfkeli.
Yani aşk ateşinin yeniden yanması için tüm koşullar hazır.
Peki ya sonra...

Sonrası ve daha fazlası var kitapta.Alışılmış bir hikaye olsa da Fatma Erdek bambaşka işliyor bence konuları.İnsanın içine dokunan ,umut tohumları serpen ,yüzünü güldüren ve her defasında aşka aşık eden hikayeler yazıyor.
 
Okuması keyifli ,kurgusu güzel ,kalemi güçlü bir yazar Fatma Erdek.
Tüm kitaplarını rahatlıkla tavsiye ederim.
Yine yazsa ,yine okusak...
 
Keyifli okımalar.

14 Kasım 2014 Cuma

Mutlu Haftasonları...


Sonbaharın tadını çıkaracağımız mutlu,keyifli  ve huzurlu bir haftasonu olsun hepimiz için...

7 Kasım 2014 Cuma

LETTERS to JULIET...

Sıcacık, harika bir aşk filmi izledim size de tavsiye etmeden duramadım.Çoğunuz izlemişsinizdir belki, çünkü yeni bir film değil önerim.Eskilere takıldım bu ara ,yeni film izlemiyor kaçırdığım eskilere dönüş yapıyorum.Sırada bir sürü film var daha ne güzel...

2010 yapımı romantik-drama-komedi karışımı  bir film Letter to Julıet.
Türkçe adı Aşk mektupları...

Bu filmi izlemek, konusu kadar çekildiği yerler açısından da keyif verdi bana.Kahramanlarla birlikte ben de gezdim tüm şehri nerdeyse.Nereyi mi...İtalya-Verona'yı.
Sırf çekildiği yerler için bile izlenebilir ama sadece bu sebeple izlemek haksızlık olur bence.

Gelelim konusuna:
Başrolde yazar olmak için çabalayan çok güzel Amerikalı bir kızımız var,Sophie...
Ve nişanlısı ile evlenmeden önce aşk tazelemek için İtalya'ya tatile gidiyor.Restorant açmak üzere olan nişanlısı bu romantik tatile de  işlerini bulaştırıp Sophie'yı yalnız bırakınca O da sıkılmamak için başlıyor şehri dolaşmaya.Juliet'in Evi'ne giden Sophie aşıklar duvarına asılan yazılara dalmışken bir kadının akşam olunca o yazıları sepete toplayıp götürdüğünü görüyor.Ve kadını takip edip, kendilerine Jülietin sekreterleri diyen bir grup kadın ile tanışıyor.Ertesi gün ,kadınlarla vakit geçirmek ve yardım etmek için tekrar gelen Sophie duvardaki yazıları toplayıp sepete doldururken duvardaki taşların arasına sıkışmış 50 yıl öncesinden kalma bir not buluyor.Bu not  onbeş yaşındaki bir kızın Julietten yardım çağrısı.Sophie bu mektuba içinden gelen tüm duygularla cevap yazıyor.Ve bir hafta sonra cevap yazdığı Claire torunu ile İtalya'ya geliyor,yıllar önce ailesinin zoru ile geride bıraktığı aşkını Lorenzo'sunu bulmaya.


Bu sadece girişi aslında filmin.Tüm hikaye burada başlıyor.
Bundan sonrası,aşk,umut,sabır ve mutluluk.Daha ne olsun...

Filmde Lorenzo'yu aradıkları anlar ve tüm Lorenzo'ların Claire'a kur yapması çok hoştu.Ve tabii Claire'ın torunu Charlie.Tüm bu aramalarda onları yalnız bırakmayan Sophie'nın çekimine girmemesi kaçınılmazdı.Aşıklar şehrinde 50 yıllık bir aşkı ararken kendileri de gerçek aşkı aradıklarının farkında değillerdi.Tek sorun esas kızımız nişanlıydı.

Bir de gerçek Lorenzo'yu buldukları sahne vardı ki nasıl anlatsam bilmiyorum.Neyse onu da anlatmayım zaten izleyin ve ne kadar mükemmel olduğunu kendiniz görün.
Ah Lorenzo ah...

Bu kadar yeter sanırım tüm filmi ,tüm ayrıntıları ile anlatmadan bitireyim yazıyı.
İzleyince siz de seveceksiniz eminim.

...Keyifli seyirler...  

5 Kasım 2014 Çarşamba

Melekler Zamanı - Fatma ERDEK


Fatma Erdek'in okuduğum ikinci kitabı Melekler Zamanı.
Yine çok sevdim,çok çabuk bitirdim,ağladım ama  bitsin istemedim.

Şunu söylemeliyim ki Fatma Erdek erkek karekterleri ile okuyucuya gerçekte var mı böyle adamlar dedirtiyor.Bu kitapta da Barlas ile sordurduyor bu soruyu.

Nesil ile Barlas'ın hikayesi ile başlıyor kitap ,sonra Barlas'ın geçmişine Yusuf olduğu günlere dönüyor ara ara.İki yaşam arasına sıkışmış bir adam Barlas.Ne geçmişe dönebilmiş yüzünü ne geleceğe .Sevmeyi, sevgiyi unutmuş ama aslında sevilmeye muhtaç bir kalp.Ve Nesil çıkıyor karşısına.İlk görüşte aşk ya da bir oyun derken hiç olmadığı kadar değiştiriyor bu gizemli adamın hayatını.Kalbinde ablası Yesra'ya duyduğu sevgiden ve bitmeyen özlemden başka birşey olmayan kalbi buz tutmuş bu adamın kalbini ısıtıyor,buzları çözülüyor ve yeniden doğuyor sanki Barlas.

Tüm karakterler,onların hikayeleri ,hikayenin uzamadan bitmesi güzeldi.Onca yaşanılan acıdan sonra hele hikayenin güzel bitmesi hepsinden güzeldi.

Ben okumadan bilmiyordum bu kitabın ilk basımının daha uzun olduğunu.Küçük bir araştırma ile öğrendim.İlk basım başka yayınevinden çıkmış ve tam 725 sayfaymış.Kitabı sevince ve kısaltılmamaış orjinal hali ile okumak isteyince buldum ve aldım kitabı.Biraz zor buldum kalmadığı için ama  sonuçta elime ulaştı.İlk kez bir kitabın iki basımı da elimde.Kapak tasarımı olarak ikinci basımı daha çok beğendim ben.O yüzden bu görseli kullandım.

Kısacası,ben Fatma Erdek okumayı  da ve bu kitabını da çok sevdim..
Son kitabını da bitirdim onu da yazacağım en kısa zamanda.

Keyifli okumalar...

3 Kasım 2014 Pazartesi

Aşka Şans Ver - Sherryl Woods


Geçen yıl bilmeden serinin ikinci kitabını (Aşk Kokan Çiçekler ) alınca ilk kitap olan Aşka Şans Ver'i  almak ve okumak şart oldu.Sonuşta bir seriye ortasından başlanmaz değil mi.

Bu kadar beklemek saçma oldu ama her defasında bir bahane buldum.Belki de kitaplıktaki bu tarz kitapları hemen tüketmek istemedim.Bu sıralar  fazla duygusal olunca ,ağlamayacak iç ısıtan hikayelere ihtiyaç duydum ve hemen alıp okumaya başladım .
İyi geldi ağlamadan bir günde bitti :)

Dağılmış olsa da kökleri hala sağlam olan sıcacık bir aile ve bu ailenin  sorumluluk sahibi en büyük kızı  Abby'nin gerilerde kalmış aşkına ikinci şansını vermesinin hikayesi Aşka Şans Ver.


İnsanı yormayan su gibi akan bir kitap okumak istiyorsanız hiç durmayın,alın ve okuyun.
Sonuçta böyle hikayelere de ihtiyacımız  var  arasıra ...

Keyifli okumalar...


30 Ekim 2014 Perşembe

My Name is Khan..

Nasıl anlatsam bilmiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim müthişti,çok beğendim ve yine  çok ağladım.Ve sonra farkettim ki son yazdığım postların tamamında ben ağladığımı yazıyorum.Bilmiyorum benim duygusal bir dönemim mi yoksa seçtiklerim mi tesadüfü olarak hep duygusal hep içe dokunan şeyler çıkıyor  çözemedim.Kitap okuyorum ağlıyorum ,film izliyorum ağlıyorum.Ama özellikle seçmediğim ve çoğu listeye aldığım kitap ve film  hakkında fikrim olmamasına bakılırsa bu ara bol süpriz ve gözyaşı var aktivitelerim arasında:(


Mesala bu filmi, hint filmi ve çok güzel övgüleri dışında bir bilgim olmadan listeye almıştım.İzleyince hakkında ne az şey bildiğimi farkettim.
Benim için süpriz oldu ama Khan 'ın asperger sendromlu biri olduğunu söyleyim size.Ve beni boğazımda yumru ile seyretmek zorunda bırakan sahneleri anlatayım hemen.

Khan ve annesinin sevgileri ,sohbetleri ve en çok Khan'a iki çeşit insan vardır, iyi ya da kötü diye basit ama çok şey anlatan resmi yaptığı sahne müthişti benim için.

Aşık olduğu kadın için yaptıkları ,söyledikleri ama en çok da oğlu için kilisede söylediği sözler oturdu içime.''Ona iyi bir baba olamadım ''derken benim gözler çoktan flulaşmış ,yaşlar boynuma inmiş ,filmi izlemeyi bırakmış sadece dinliyordum o sırada...

Ve sonra Khan'ın tüm insanlığa annesinden öğrendiği o en güzel bilgiyi öğretmesi sevgisi ile dokunduğu herşeyi güzelleştirmesi ve sonunda zor da olsa dediğini başarması ...
işte o sıralarda da hem ağlıyor hem gülüyordum ben.

Uzun çok uzun bir filmdi.Çok ağlasam da bitsin istemedim.
Bazı filmler böyledir işte hem çok ağlatır hem insanın içine umut serper.Gözünüzde yaş ile gülümser sonra ağlamaya devam edersiniz.İçinizdeki öyle bir yere dokunmuştur ki uzun süre silinmez izi.O yüzden benim  için unutulmazlar arasına girdi bu film.
Ağlasam da tekrar izleyeceğim.

Mutlaka izleyin ,aynı duyguları yaşatacağına eminim.
Keyifli seyirler.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Nice 91 Yıllara Cumhuriyetim...


Şu yaşıma geldim aklım hala şu gençlerin yerinde olmakta o çoşkunun içinde yer almakta.
Ben aynı bu gençler gibi yaşadım bayram çoşkumu okul yıllarında.Hep içinde oldum ,hiç seyirci kalmadım.Hangi bayram olursa olsun hep bir görevim vardı.Ya şiir okur ya konuşma yapar ya da resmi geçitte okulumun flamısını taşırdım.Biraz fazla çoşkuluydum öyle kenarda seyrederek geçmiyordu heyecanım.Bilmiyorum o zaman ki halimi belki hocalarım da destekledi.Çünkü hitabet gücün var Bahar derlerdi seçmeden önce ben de o gazla iyice havaya giriyordum demek ki.Ama severdim edebiyat dersini.Edebiyat kolundaydım şiir okumak ,okuyanı dinlemek hoş hoşuma giderdi.Koro ,halkoyunu ne varsa içinde yer aldım yılarca hiç pişman olmadım.Kimi zaman şiir okudum okulum adına,kimi zaman konuşma yaptım gençlik adına.19 mayısta gösteride de vardım,Atamın huzuruna konulacak çelenk taşınırken de
Hatta 23 Nisan da Başsavcı koltuğuna otumuşluğum bile var:)
Yani o çoşkuyu iliklerime kadar yaşamadan geçirmedim hiç bir bayramı.
Hele bir bayramda (sanırım 19Mayıstı) gençlik adına konuşma yapıyorum ,biraz yazı biraz şiir  karışımı duygu yüklü  bir konuşma.Nasıl kaptırdıysam kendimi kürsüden inince farketmiştim gözlerimdeki ıslaklığı.Sonra bayram sonunda annemlerin yanına gittim nasıl okuduğumu sormak için baktım bizimkilerin hepsi  ağlıyor.Hiç unutmam o günü.
O yüzden bayramlar güzel ve çoşkulu yaşanmalı bence.Neyi kutluyorsak heyecanı iliklerimize kadar duymalıyız.Göğsümüz kabarmalı ,başımız dik olmalı ,ayaklarımız yere sağlam basmalı.
Hele ki bu en anlamlı en büyük  bayramda.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve mutlu olsun.

Nice 91 yıllara Cumhuriyetim. 

28 Ekim 2014 Salı

Ruhi Mücerret - Murat MENTEŞ


Açık konuşayım hiç aklımda yokken aldım bu kitabı.Listede bile yoktu.Bir baktım sepete atmış siparişi onaylamışım.Gelince bile niye aldım ki ben bunu dedim ve hatta ilk sıraya aldım ki sonra okumaktan vazgeçmeyim diye.O kadar pişmanım yani.
Aklım sıradaki kitaplarda başladım ,ilk başta sarmadı beni kızdım kendime nasıl bitecek dedim (yarım bırakamama gibi bir huyum var napıyım ) sonra  bir bakmışım bitmiş yorum yapıyorum.Ah önyargı bazen beklenti içinde başlar fos çıkar bazen neden aldım der soluksuz okursun.Bu ikinci kategorideydi benim için.Okumazsam ayıp edermişim dedim bitirince.Emrah Serbes'in dediği gibi 100 yaşından küçükseniz bu romanı mutlaka okuyun.Çok güldüm ,sonra hüzünlendim ,bazen daha neler dedim ama hep beğendim kelimelerle oynayışını yazarın.Bu cümleler bu kurgu nasıl bir kafayla yazıldı demeden edemedim.Öyle güzel cümleler vardı ki hepsini buraya yazmam imkansız çünkü romanı aktarmış olurum.Ama yine de birkaçı bulunsun burda ...

Aşk,gençlerin oynadığı fakat ihtiyarların bildiği bir oyundur.
***
Bedenin yaşı bellidir,lakin ruhun kaç yaşında bilemezsin.
***
Pişmanlık bir aydınlanma anıdır ve tövbe hem psikolojik analiz,hem de kendini bilmenin ideal görünümüdür.Şükür, güzellikleri keşfetmeye yönelik dikkatin gelişkinliğidir.
***
Bir insan acıdan delirdiğinde ,diğerleri onun acısını değil,deliliğini görürler.
***
Kimin cennete ,kimin cehenneme gideceğine ilişkin karar kalplerde verilir.Seni ahiret sevincine ya da hüznüne iletecek olan,başkalarının senin hakkındaki hissiyatı,sezgisi veya duasıdır.
***
Mezar taşlarındaki ölüm tarihleri ölülerin bizi kaç yıldır beklediğini gösterir.


Konuya gelince 100 yaşına girmiş İstiklal gazisi Ruhi Mücerret ile onun hayatına bir anda dahil olmuş Civan Kazanova'nın hikayesi bu.
Yolları nasıl kesişiyor ,neden kesişiyor ve daha fazlası kitapta.

Varsa önyargınız yıkın onu ve bu kitabı okuyun bence.
Seveceksiniz eminim.

23 Ekim 2014 Perşembe

Cennetin Rengi-E.V.MITCHELL

İlk çıktığından beri kaç kez elim gitti bu kitaba ve sonra kaç kez bıraktım ,başka kitap aldım bilmiyorum.Bazen öyle oluyor kararsız kaldığım an zamanı değil diyor bırakıyorum.Ama bu defa elime aldım ve doğru kasaya gittim bakmadım bile arka kapak  yazısına.Eve geldim başladım okumaya ve ayraç kullanmadan bitti.Ayraç kullanmadım ama bolca mendil kullandığım kesin.

İlk sayfalarda akmaya başlayan gözyaşlarım ile hiç de tahmin etmediğim bir hikaye okuyacağımı anladım.Evet bir sorun bekliyordum bunu zaten ilk sayfalarda öğrenmiştim ama böylesi bir durum değildi beklediğim.Boğazım düğümlendi gözlerim yaşardı başladım ağlıyordum bitirdim hala ağlıyorum.

Acı,umut,hayal kırıklığı,yalnızlık,ölüm ve ardından gelen bir terkediliş.Hele bunlar bir kadının hele de bir annenin başına geliyorsa hepten kahroluyor insan.Bu kadarı fazla derken yüreğiniz sızlarken bir bakmışsınız bir mucize.Ağlarken gülüyor başka bir hikayenin içine dahil oluyorsunuz bu defa.Sophie ile beraber geçmişe gidiyor,hikayesini öğreniyor,mucizelere inanıyor ve  yıkılan o kadının  yeniden ayağa kalkmasına şahit oluyorsunuz.

 Çok ağlasam da beğendim ben,tavsiye ederim herkese.
Keyifli okumalar.

17 Ekim 2014 Cuma

I Love Weekend...

Yemeli içmeli,
 gezmeli tozmalı,
eğlenip çoşmalı ,
arada durup soluklanmalı,
sonbaharın hakkını çıkarmalı ,
harika  bir hafta sonu diliyorum herkese...