25 Mayıs 2016 Çarşamba

Taş Ev Aşkına...

Yine bak bak iç geçir bir evle karşı karşıyayım.Hatta bakmalara doyamamaktayım.
Bazen neden yapıyorsun bunu kendine Bahar diyorum ,sonra bakarken bile mutlu olduğumu fark edip soruya gülümseyerek cevap veriyorum ,dolaşmaya çıkıyorum...

Beyaz duvarını,ahşap kirişini,pencerelerin önündeki genişliği seviyorum mesela.Sonra kuzinesinde ısınıyor ,duvara dizilmiş kitaplardan birini alıp usulca koltuğa oturuyorum.Hiç olmadı bahçeye çıkıyor yeşilin huzurlu kucağına kaçıyorum...İyi geliyor.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

The Age of Adeline...

Yine uzun bir ara oldu değil mi film yazmayalı.Bir ara ne güzel her hafta en az bir tane film yazısı yazardım hatta uzun uzun da anlatırdım:)
Neyse ki durumu fark ettim ve arayı kapatmaya geldim.

Bugünün filmi yine fanstastik-romantik bir dram filmi.
Sevdiğim türden yani...

 THE AGE OF ADELINE 
2015 yapımı bir film.
Geçirdiği bir kaza sonucu hiç yaşlanmamakla ödüllendirilen -ya da lanetlenen mi demeli- Adeline Bowman 'ın hikayesini anlatıyor bize.


29 yaşında yaşlanmanızın durduğunu ve hayat akarken sizin yerinizde saydığınızı düşünün bir kez.Bu ödül mü olurdu yoksa ceza mı ya da lanet mi.Bedeniniz değişmiyor ama ruhunuz olgunlaşıyor,yaşlanıyor ve hatta yoruluyor.Hayali bile zorluyor insanı değil mi.
İşte filmin kahramanı Adeline için de çok zordu bu durum.
Zaten afişte bakışındaki hüzün ele veriyor sanki ruhunu, yaşını.
29 yaşında bir beden,108 yaşında bilge bir ruh. 
Hayatı hep uzaklaşmakla, kaçmakla geçiyor,insanlardan ,aşktan ve hatta çocuğundan.
Kızıyla aynı yaşta görünmek önce iltifat ,sonra ise şüphe getiriyor elbet ve çareyi ondan uzak durmakta buluyor Adeline.

Durması kalması imkansız.Her şey değişirken,yıllar akar,çağ değişirken onun değişmemesi kabul edilebilir mi tabi ki hayır.En çok da bu yüzden kaçıyor,nedenini kendinin bile bilmediği bu durumun deneyi olmamak için.
Ama kaçmak kolay ,zor olan bu hayatı yaşamak,sırrını senelerce saklamak,aşkı doyasıya yaşayamamak,kalbi kırık dönüp arkasını kaçmak..
Peki nereye kadar...
İşte bu ana kadar...

Film için iddaalı sözler sarf etmeyeceğim.Sonu şaşırtan bir film değil,eksikleri de var elbet.Misal burada yazsam sürprizi kaçacak bir detay var ki işte o daha şaşırtıcı olabilirdi bence.İzleyince anlayacağınız bu iki  aşk arasında bağlantı daha güzel aktarılabilirdi.

Adeline için de o aşkın çok özel olduğunu daha önce ara ara hatırlayabilirdik mesela.Ne bileyim onca yılda- ki 80 yıldan bahsediyoruz nerdeyse- en azından unutamadığı bir aşkı izleyebilirdik.Gitmek kaçmak zorundaydı belki ama unutmak zorunda değildi.Ya da unutabildiği için yoluna devam etti o da ayrı bir konu..

Fimin en çok sevdiğim  tarafı sanırım her dönemin tarzını Adeline ile görmek oldu.
Saçlar ,kıyafetler her biri harikaydı ve Blake Lively harika bir iş çıkarmıştı,bayıldım .


Konusu çok orijinal olmasa da kendine özgü naif bir yapısı olan güzel bir film The Age of Adeline.
Kimisi sıkıcı bulmuş kimisi zaman kaybı.Ben mükemmel bulmasam da sevenlerdenim.
Ve bi şans verin derim.

Keyifli seyirler.

3 Mayıs 2016 Salı

Taş Ev...

İflah olmaz bir hayalperestin en büyük zevki baktığı her karenin içine usulca sızmaktır sanırım.Ve ben bunu bu ara daha sık yapıyorum nedense:)Her baktığım evi alıcı gözüyle geziyorum.Bazen olduğu gibi seviyorum bazen de ben olsam bu köşeyi farklı kullanırdım diyorum, yani eve bakmıyor bildiğin yerleşiyor yaşamaya başlıyorum.Misal bunu olduğu gibi sevdim aldım yanıma sevdiklerimi yerleşiverdim.Hatta hep hayalimiz olan köpeğimiz de artık aileye rahatça katılabilir dedim daha bir sevindim.Ve arkasındaki enfes manzarayı görünce de ne diyeceğimi bilemedim:)