25 Mart 2013 Pazartesi

Tiyatro-Leyla'nın Evi

Cumartesi akşamı tiyatroya Leyna'nın Evi'ni izlemeye gittik.Tek kelime ile harikaydı.Kitabını  çok beğenmeme rağmen tiyatrosuna gitmek ancak bu güne kısmet oldu.Geç oldu ama olsun, geç de olsa iyi ki gitmişim kaçırsaydım çok üzülürdüm.Ben oynuyorum gibi öyle çok heyecanlandım ki gözlerimi kırpmadan seyrettim.

Kitabı okuduğum için tiyatro gününe kadar aklımda sürekli nasıl uyarlandığı sorusu vardı.Başarılı olduğunu duymuştum ama kendi adıma aynı tadı alır mıyım acaba dedim.Kitapta her karakterin analizi çok güzel yapılmış,geçmiş hayatları çok güzel anlatılmıştı.Detaylara girer mi yoksa yüzeysel mi olur çıktığımda burası kitapta daha farklıydı dermiyim acaba diye düşünüyordum.Ama öyle olmadığını görmek beni çok mutlu etti.Beklediğim görmeyi  istediğim her detay vardı.Özellikle Leyna'nın anne ve babasını anlattığı sahne çok başarılıydı.
Bittiğinde gözlerim dolu ama yüzüm gülerek ayakta alkışladım.Herkesin emeğine sağlık.Uyarlayan Zeynep Avcı'yı ve yönetmen Nedim Saban 'ı yürekten  kutluyorum.

Vee Ayça Varlıer.Seviyorum ben bu kadını.Hep severdim bir kez daha hayran oldum.O nasıl bir oyunculuk,o nasıl bir ses anlatacak kelime bulamıyorum.Zaten ROXY rolu ile birçok ödüle layık görüldüğü için başarısını övmek bana düşmez ama ben kendi adıma izleme şerefine erdiğim için çok mutluyum.





Eve gelince ilk işim kitaba bakmak oldu,ne zaman okumuşum diye.5 yıl olmuş  nerdeyse ben kitabı okuyalı.Vay be dedim zaman ne çabuk geçiyor biz farkına varmadan.Şimdi biletleri de kitabın içine koydum hatıra niyetine.Belki başka bir zaman yine açar,geçen zamana bakar ,hatıralara dalırım diye...




Seyredin,pişman olmayacaksınız.
İyi haftalar.

22 Mart 2013 Cuma

Mart Menekşeleri - SARAH JIO

Büyük aşklar zamana,kalp ağrısına ve mesafelere meydan okur.Herşey kaybedilmiş gibi görünse de gerçek aşklar yaşamaya devam eder... (sayfa-311)

18 martta doğum günümde aldım bu kitabı.Mart ayında okumam tesadüf oldu yani.Kapağındaki menekşeler ,ayracındaki mor püsküller nedeniyle okumadan içim ısındı ve umarım için de dışın gibi güzeldir dedim.Umduğumdan güzel çıktı itiraf edeyim.Dün gece bitirmeden yatamadım.Saat birbuçuk olmuştu ben kitabı bitirdiğimde.Bitirmeye çalıştım ama bitmesini hiç  istemedim.

Gerçek aşkın,umudun,hüznün,sırların olduğu harika bir kitap.İnsanı içine çekiyor adeta.
Konusuna gelince ; kitabın kahramanı Emily isminde bir yazar.Emily ,büyük bir aşkla evlendiği eşinin başka kadın yüzünden onu terketmesiyle  yaşadığı hayal kırıklığını ve  üzüntüyü unutmak için biraz dinlenmeye ve uzaklaşmaya karar veriyor.O sırada  Bainbridge Adası'nda yaşayan yengesinden bir davet alıyor ve çocukluğunun mutlu günlerini geçirdiği adaya gidiyor.Yengesinin evinde kaldığı odada 1943 yılından kalma bir günlük buluyor.Kendine engel olamayarak okumaya başladığı günlük sayesinde tarihin tozlu sayfalarında kalmış gerçek bir aşka ve altmış yıllık bir  aile sırrına ulaşyor.İki kitap okuyor gibi bir Emiliy'nin bir Esther'in hayatına tanık oluyoruz.Günümüz ile tarih iç içe geçmiş çok güzel kurgulanmıştı.Okumayan herkese tavsiye ederim.

Sevgiyle ve kitaplarla kalın:)
İyi okumalar.

20 Mart 2013 Çarşamba

Dekoratif Yumurtalar

Ben yaptım demeyi çok isterdim ama ,zaman mı hızlı akıyor yoksa ben mi çok yavaşım bilmiyorum böyle güzel şeyler yapmaya pek fırsatım olmuyor,o yüzden herşeyde aklım kalıyor.Elimden bu kadarı gelmese de denemeye  niyetim var ,en azından oğlumla ikimize eğlence olması adına.Yapamadığım için şimdilik sadece seyrediyorum.Renkleri bir harika ,çok da dekoratif  olmuşlar.Fotoğraflar buradan.Yapmayı düşünenlere fikir olur umarım.İyi seyirler...


 

Beyaz Bir Ev...





evin sahibi ve iç mimarı Anna Strzałkowska 

fotoğraflar:weranda









19 Mart 2013 Salı

Güzel Kokulu Frezyam

Dün akşam iş çıkışı eve doğru giderken  ve her zaman ki dalgın dalgın yürürken çiçekçinin sesi ile kendime geldim.''Güzel kokulu frezyalarım var'' diyordu.Birden ayaklarım o taraf doğru döndü ve kendime doğum günü çiçeği alıverdim.Cidden ne güzel kokuyorlardı.Koklaya koklaya eve vardım .Eve gelince vazoya koydum ve yemeğe koyulmadan  hatıra niyetine bir iki kare çekiverdim.
Şimdiden söyleyim çok güzel çektiğim veya  harika fotoğraflar olduğu için koymadım zaten öyle de değiller.Sadece beni mutlu ettiği ve sayfamda hatıra olarak kalması adına burdalar.bilginize:)))
İşte benim güzel kokulu frezyalarım...



18 Mart 2013 Pazartesi

İyi ki doğduuuum gördün mü bak 30 oldum:)

Yaşlanmıyorum yaş alıyorum diyerek afilli bir giriş yapayım ama gerçekten ben ne zaman 30 oldum ne zaman bu kadar büyüdüm hiç anlamadım.18 olmayı beklerken 30'a ne çabuk geldim.30 yaş ,30 koskoca yıl ne çabuk geçti.Hani çocukken bir türlü büyümediğimizi hissederiz ya kimse bizi dikkate almıyor diye çabuk büyümek isteriz, hatta yaşımızı büyüterek söyleriz, işte o zaman bir teyze bana acele etme keyfini çıkar bu yaşların ,sonra o kadar hızlı geçecek ki sen bile farketmiyeceksin geçen yılları demişti.Şimdi anlıyorum ne demek istediğini  bir büyüdün mü hayat daha hızlı akıyormuş.20 ile 30 arası çok  çabuk geçiyormuş.Bugün 30 yaşında biri olarak bir durup düşündüm.Neler var bu otuz yılın içinde,neler kazanmış neler kaybetmişim, ya da bu otuz yıl bana neler katmış  yoksa zaman geçerken ben yerinde mi saymışım dedim.bir muhasebesini yaptım ve işte sahip olduklarım :

*kalabalık,güzel bir aile,

*uzakta olsa da hergün göremesem de ,sesini her zaman duyabildiğim ve beni düşündüğünü bildiğim bir anne,

*çok özlesem de ,artık yanımda olamayan ama her zaman  kızı olmaktan gurur duyduğum bir baba,

*sevincimi paylaşan,derdime koşan ,farklı görünsek de aslında aynı olduğumuz bir sürü kardeş,

*güzel bir eğitim ve güzel bir okul hayatı,

*güzel dostluklar,

*iyi bir iş,

*güzel bir aşk,

*harika bir eş,

*güzel mutlu bir yuva,

*harika bir evlat bir mucize,

*güzel bir ev

*gezilen bir sürü güzel yer,

*biriken bir sürü güzel anı ve

*yaşadığım her güzel gün

*bu güzellikleri doyasıya yaşatan sağlığım

daha ne olsun.çok şükür allahıma.

eh  öyleyse hoşgeldin   yeni yaşım.hadi bakalım senden nice güzel günler bekliyorum.sıradan bir yıl olma olur mu.süprizlerin ,başarıların ,mutlulukların bol,sağlığımız yerinde olsun.olursa da gözyaşı o da  mutluluktan olsun.güzel geç ki karşılanman kadar ayrılman da havalı olsun.kısacası güzel gel  ve güzel şeyler yaşat.

bu kadar laf yeter  bahar kaçar.malum bugün benim günüm.tadını çıkarmalıyım.(bir de pazartesi olmasaydı iyiydi ama daha ilk günden olumsuz düşünmemek adına susuyorum.bu defalık onu bile seviyorum.)

sevgiyle ve mutlu kalın:)))



15 Mart 2013 Cuma

Zeytindağı-FALİH RIFKI ATAY

O kadar çok şey var ki bu kitap hakkında yazılacak  ama ben ne yazacağımı nasıl anlatacağımı bilemiyorum.Hızlı okudum bir solukta bitirdim diyemiyeceğim çünkü nefesimin kesildiği ,durup sindirmeye çalıştığım tekrar tekrar okuduğum çok bölüm oldu.

Ben tarihi tarih kitaplarından okuyayı sevmem.Şu savaş 4 yıl sürdü,şu cephelerde şavaştık bunda yenildik, burda yendik benim için havada kalan cümlelerdir.Belki  okul yıllarında tarih kitaplarındaki o duyarsız cümleler tarih merakımı geliştirdi.O savaşlar olurken halk ne haldeydi,cephedekiler nasıldı,onca yıl cephelerde  geçen hayatlar ,erkeksiz evler,babasız çocuklar hatta çocuk yaşta savaşla tanışanlar,evlatsız analar ve daha niceleri ne haldelerdi.Ne yer ne içerlerdi.Birgün değil hergün cepheden gelecek kara haberi beklemek nasıl bir duygudur veremez bana tarih kitapları.Onlar ancak kronolojik sıraya koyar,savaşa girme sebebimizi yazar,kazandık ya da kaybettik der.O nedenle böyle güzel kaynaklar elime geçince içinde kayboluyorum.Çünkü birebir günlüklerden,o zorlukları yaşayanların notlarından öğreniyorum gerçeği ve savaşın acı yüzünü iliklerime kadar hissediyorum ve kesinlikle herkesin okuması gerek diyorum.

arka kapaktan alıntı:
Zeytındağı, İnsanın kanını donduran tarihi bir süreci, "bir imparatorluğun çöküşünü" o zamana göre en duru Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen'de, Aden'de, Kanal'da, Gazze'de, Arap Çölleri'nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu "mecidiye altınını" bile nasıl bıraktığımızı hayretler İçerisinde okuyacaksınız.

kitaptan  birkaç bölüm:
...bütün askeri bir tuhaf ganimet merakı sardı,hepsi siperlere gitmek ,etten ve sebzeden başka bir şeyler bulup yemek ,sonra sımsıkı giyinmek istiyorlar.Geçen gün bir kumandan hücuma kalkan askerlerinden birisinin hikayesini anlatıyordu:
-Uzaktan bizim taarruz kuvvetlerine bakıyordum.Bir nefer cesetlerin üstünden geçerken birşey nazarı dikkatini celbetti.Dönüp ateş altında itidal ile ölünün kunduralarını çıkardı ve kendi ayağına giydi.Bundan başka ne esvabına ,ne ceplerine,ne çantalarına dokundu,sonra sağlam ayakkabısıyla hücuma devam etti.
***
...Bir alay komutanı daha garip bir hadiseye daha tesadüf etmişti.Bir akşam kıtalarını ingiliz siperlerine taarruza gönderdi,sabahleyin kıtayı tanımak mümkün değildi.Çünkü hepsi siperdeki askerleri soyup esvaplarını giyinmişlerdi.İngiliz biçimi ceketler,sıcak iklimler için yapılmış kısa pantolon,anadolu askerlerinin üstünde o kadar tuhaf duruyordu ki kendileri bile gülüyorlar.Fakat çokları kısa pantolanları sevmediler,kimi don yerine ,kimi paçavra yerine kullandı.
***
Cemal Paşa artık ordu komutanı değildir.Mütareke yakındır.Artık harbe niçin girdiğimiz tartışılabilir,büyük adamların küçük adamları adam yerine saymak ve onlarla görüşmek sırası gelmiştir.Arkadaşım Y.K . bahriye çatanası içinde Büyükada'ya giderken sordu:
-Paşam söyler misiniz ,bu harbe niçin girdik.
Ve üç dört yıl içinde bunalttığı bir nefesi boşalmış gibi oflayarak bekledi.İşte cevap.
-Aylık vermek için!
Ve ilave etti:
-Hazine tamtakırdı.Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli,ya öbür tarafla birleşmeli idik.
Kırtasiye ve maaş imparatorluğunun tarihi işte  böyle biter.
***
Mustafa Kemal Büyük Harbe girmek aleyhinde idi.
Kafa ve sanat adamı olduğu için!

Mustafa Kemal Kurtuluş Harbini bırakmak fikrinde asla bulunmadı.
Vatan adamı olduğu için!

 İşte size kitabın özü:İlim ve vatan adamı olunuz.

keyifli okumalar.
sevgiyle ve mutlu kalın.
 

13 Mart 2013 Çarşamba

Koridor

Kim böyle güzel bir karşılamaya karşı koyabilirki.Ben hepsini çok beğendim.Bazen bu cümleyi söyleyince kızıyorum kendime  herşeyi aynı anda nasıl beğeniyorsun bir tarzın yok mu senin diye ama ne yapayım hepsi güzel hepsi yakışmış bulunduğu eve.Bizim ev  koridor zengini maşallah uzun dar bir koridora sahip.Bu detaylar olmasa bile  finansal  kaynak bulur bulmaz el atıp güzelleştireceğim.

en çok bisikletli olanı sevdim.Çok romantik.kendimi hemen şöyle hayal ettim.üzerimde çiçekli  kolsuz bir elbise ,ayağımda babetler ile bu evden çıkıyorum atlıyorum bisikletime gidiyorum kırlara çiçek toplamaya ve sonra uzanıyor çimlere gökyüzünü seyrediyorum...
 ( kimbilir hangi filmden bilinç altıma işlenmiş bir sahne )

çiçeklerin ve hasır sepetlerin uyumu harika.kapıdaki yeşil perdemsi şey de çok güzel.ev tazelik ve ferahlık hissi veriyor insana...

şapkalar ,şemsiye ,kutular ve yine olmazsa olmaz  çiçek .şapkaları dolapta saklamak yerine duvara asmak hem pratik hem dekoratif olmuş.
kendime yakıştıramıyorum ama bu şapkalara bayılıyorum.yakıştıramıyorum dediysem çirkinlikten değil bilakis
güzellik ve havamdan efendim :))daha bi havalı oluyorum sanki:)eski türk filmi kızları gibi rüzgarlı bir havada elim şapkamda koşarak kaçmak kaçmak kaçmak ıstiyorum...




bu fotoda da örtü ve sepeti sevdim.çiçekler ayrı güzel  zaten heryere çok yakışıyor.
sepet öyle mi yapılmış bilmem ama benim çocukluğumda renkli poşetlerden buna benzer
sepetler yapardı herkes.

o küçük ara pencere nasıl hoş bir hava katmış eve.güneş içeri süzülmüş sımsıcak.
  yerler halı kaplı olmasaydı sanki  daha bir hoş olurdu bence:))
raftaki kalp ve kupaları alıp kaçasım geldi.


iyi seyirler
sevgiyle ve mutlu kalın.

Gezesim Var

Nasıl özeniyorum sürekli gezen insanlara.İki araya bir dereye sıkıştırıp kaçıyorlar deşarj olup geliyorlar ve ben de imrenerek okuyorum o yazıları.Çünkü ben de çok severim gezmeyi tozmayı yeni yerler keşfetmeyi hatta bazen aynı yere uzun bir aradan sonra tekrar gitmeyi.Öğrenciliğim de gezdim bol bol.Gittiğim tüm okulların ilkokul da dahil olmak üzere yıl sonu gezilerine katılmışımdır.İlkokul ve ortaokulda daha çok yaşadığımız çevreye yakın yerlere gitsek de arkadaşlarla gezmek,kendi başına geziye katılmak ,hele o otobüs yolculuklarındaki vur patlasın çal oynasın haller nasıl güzeldi.Abant'a ,Yedi Göller'e ,Dipsiz Göl'e hep lise yıllarında gitmiştik.Şimdi yazınca farkettim de bizi neden hep göle götürmüşler acaba.

Ankara'ya da  ilk lise birinci sınıftaki gezide gitmiştim. Nerden bileyim dört senemi geçireceğimi.Nasıl bir alıcı gözle baktıysam iki sene sonra kendimi orda yaşarken buldum.Hala çok severim ben Ankara'yı yeri ayrı bende.Neyse konuya döneyim üniversitede  de durum pek farklı olmadı.Hele bir de halkoyunlarına katılınca derse girmedik oynadık gezdik desem yeri.
Yarışma  var hop Edirneye git,sonra İzmir'e  Antalya'ya  git , Malatya'ya olmadı Urfa'ya.Uzak şehirler olduğu için de geziler üç günden kısa olmazdı genelde.Tabi amaç yarışma ama program çok güzel olurdu.Hele Urfa'daki sıra gecesi,  kale turu,balıklı göl gezisi ( bakınız yine göl ) yemekler harikaydı.Yalnız ilk sene alışma evresinde daha gözüm açılmamışken ve  halkoyunlarına gitmezken  grubun katıldığı  bir Kıbrıs yarışması vardı üstünden onca zaman geçti benim içimde açtığı yara hala geçmedi.Nasıl kaçırdım ben onu ya.

Tabi hakoyunları nedeniyle fakültenin çok gezisini kaçırmadım değil.Kapadokya'ya gitmeyi çok  istedim mesala.Ne zaman Kapadokya gezisi olsa ya haftasonu yoğun provalar oldu ya da bir yarışma için başka şehirde olduk.Ama olsun Bolu gezisine gitmiştim dur adı  neydi Mengen Gölü .Valla yine göl çıktı arkadaş nasıl bir sevda bu ördek gibi göl nerde ben orda.

Eee bu kadar eğlencenin de bir sonu vardı ve geldi başa.Okul bitti  iş başladı .Resmen bunalıma girdim,daraldım anam ne sıkıcıymış akşama kadar dört duvar arasında çalışmak.Ben nasıl mutluymuşum her günüm nasıl dolu doluymuş dedim durdum.İlk bunalımdan İstanbul'u arşınlayarak çıktım.
Kızlarla tarihi turistik geziler yaptık haftasonları.Adalar modalar gezdik ama hep üniversitedeki  gibi olmuyor dedim.Nasıl olacaktı sanki ekmek elden su gölden ( göl aşkım sadece beleşçiliktenmiş anlaşılan )ağustos böceği gibi çal oyna geçiyordu günler.İş hayatı  öylemi ama , karınca gibi çalışmak lazım.

Sonra evlendik eşim ile gezdik tozduk.Ağva'ya gittik bir kış.Belki yaz dönemi  daha güzel daha canlı olur ama biz sakinliği de sevdik.Şömine  keyfi de yapmış olduk.Gece şöminede odunlar çıtırdarken mumlar eşliğinde  canlı müzik dinlemek çok hoştu.Anadolu kavağına gittik,Fethiye'ye kaçtık ,Bodrum'u fethettik.Bir ara yine Antalya'ya gittik.Gerçi halkoyunları sayesinde ezber ettim Antalya'yı ama olsun bu defa yanımda eşim  ve oğluşum vardı.

Ama yetmiyor arkadaş.Mesala ben  yaz gelmeden baharda bir yere gitmek istiyorum.İşti güçtü çocuktu derken yıllık izinler ve yaz tatili dışında bir yere gitmemişiz çoktandır.Onlarda da vakit az olunca eğlence mi dinlence mi gezmece mi belli olmuyor.Haftasonu izni desen sadece pazar  hepi topu bu.Onu da yavru kuşa mı ayırcan yoksa bencillik yapıp geziye mi kaçcan dersen tabi ki yavru kuşum diyorum.Sabit durmayı sevmediği için yolda çok sıkılıyor.Onunla yola çıkmak hem anaya hem oğula işkence olacağından yerimde sayıyorum.Şimdilik bu havadan eski gezmişliklerimi düşünerek çıkıyorum  ama fena halde gezesim geldi.Bu ay olmaz artık ama nisan gibi bir kaçamak yapmak  lazım.Uzak yakın farketmez.Aklıma yakın olduğu ve oğluşla gidebilmek için Sapanca geliyor ama bir müddet göl görmesem daha iyi olacak sanırım.Bakalım kısmet yol nereye götürürse...

Sevgiyle ve mutlu kalın.
Herkese bol gezmeli günler diliyorum.

11 Mart 2013 Pazartesi

Cancanımın Odasına...

Bugün pazartesi ama nedense ben pek bi mutluyum.Şikayetim yok tabi ama henüz kendim bile anlam veremedim nedenine.Pek sık olan bir şey değil p.tesi  ve mutlu olmak durumu.Çok aktif olmasa da güzel bir pazar geçirdim. (anlaşıldığı üzere c.tesi çalıştım)Güzel bir kahvaltıdan sonra attık kendimizi parka.Hava  çok güzeldi ,herhalde baharın gelişini çiçek açmış ağaçların içinde farketmek iyi geldi bana.Cancan da futbol oynadı babası ile.Çimlere attı kendini güya kaleciler gibi uçarak top yakalıyormuş.Toz toprak içinde kaldı ama çok eğlendi.Dönüşte uyudu ,uyanınca yorgunluktan sızlansa da uzun bir banyo keyfinden sonra kendine geldi.Enerji hiç bitmiyor ,bana da bulaştı sanırım bugün ben de pek enerjiğim.Umarım akşama kadar yeter ve güzel başlayan bu hafta aynı güzellikte geçer.

Güzel bir girişten ve özetten sonra (sanki soran olmuş gibi) şimdi size cancanımın odası için yaptığım keçeden süsü takdim edeyim.Herkes yapar da ben geri kalır mıyım, kalmam ,kalmadım da ortaya böyle bişey çıktı.öyle ahım şahım bişey değil ama olsun sevdim ben sonucunu.

çok detaylı bişey yapmadım.çabuk da bitti o yüzden.
sevdiğim karakterde harfleri şablon olarak kullandım,
harflerin etrafından makina dikişi çektim.

zemin olarak kullandığım karelerin etrafını şekilli makas ile kestim.
fotoğrafta belli olmuyor ama küçük yastıkların montesini metal halka ile yaptım.
uçlarına da asmak için kurdela koydum ve bitiriverdim.

bu fotoğraf da odasında çekildi.

yerine asınca daha bir hoş geldi.
cancan da çok beğendi sorun yok yani.
anne mutlu ,oğul mutlu...

neyse benden bu kadar, bahar kaçar...
herkese harika ve çabuk geçecek sorunsuz bir hafta diliyorum.
sevgiyle ve mutlu kalın.