30 Ocak 2013 Çarşamba

ERKEKLER !!!

                                                                           
 

Romantiği sona sakladım.


ANILAR -1 -(En Son Babalar Duyar)

Şimdi anlatacağım olay bundan 20yıl evvel  yaşanmıştı. Olayın kahramanı olan 1 numaralı ablam (belirtmek zorundayım çünkü ben de abla kategorisinde 7 bayan mevcut) o zamanlar araba kullanmayı kafaya takmıştı ve her gittikleri piknik alanında düz arazide direksiyon başına geçiyordu.Eniştem de sabırla ona öğretmeye çalışıyordu.İşte olay tam da  ablamın  bu şoförlük sevdasından başına geliyor.Görgü tanığı  olan annemden duyduğum şekli ile anlatıyorum.Olayın diğer görgü tanığı ise ablamın 4 yaşındaki oğludur.
Sokağımızda belediye çalışması var, kaldırım taşları yenileniyor.Bizim araba kapının önünde.Babam o gün çarşıya arabasız gitmiş,abimler ise büyük ihtimalle okuldalar.Sıra bizim evin önüne gelince belediye çalışanları kapıyı çalıyor ve arabayı çekmemizi istiyorlar.Annem evde araba kullanmayı bilen kimse yok ,eşim çarşıda,çocuklar okulda anahtarı veriyim de siz çekiverin  evladım diyor.Bunu duyan ablam hemen ben alırım diyor anahtarı annemin elinden çekip fırlıyor sokağa.Annem başına gelecekleri tahmin etmiş olarak dur kızım dese de ablam kendine güveni tam  geçiyor direksiyon başına.Nasıl başarıyorsa anahtarı çevirmesi ile  gaza basması bir oluyor ve araba yirmi metre ilerideki kaldırıma ve hatta komşunun merdivenine çıkıyor.Annem artık gözleri kapatmış olayı seyredemiyor sadece gitti gitti diye bağırıyor.Ama ablam arabayı sağ tekerler kaldırımda sol tekerler yolda olsa da durdurmayı başarıyor ve arabadan aşağı iniyor.Zaten ablam durduramasa araba duvar toslayıp yine duracak .Belediye çalışanları annemdeki paniğe anlam veremiyor,ablamın o arabayı özellikle kaldırıma çıkararak park ettiğini düşünerek kendi aralarında ne güzel park etti diye konuşuyorlar.Ama ablamın da rengi atmış tabi çaktırmıyor.
Neyse olanları izleyen yeğenim olayı dedesine söylememesi konusunda tembihleniyor.Çünkü bizim evde  bu tür olayları babam ya hiç duymazdı ya da olay soğuyup artık mizah konusu olacak kadar zaman geçince anlatılırdı.Bu olay da mizah konusu olmak için zaman beklerken olayın geçtiği gün öğleden sonra babam eve geliyor ve yeğenimi gezdirmek için yanına alıp götürüyor.Annesi tekrar yeğenimi uyarsa da çocuk işte tam tersini anlıyor.Yeğenim  dedesinin yanında ablam evde heyecan ve merak içinde bir süre vakit geçiyor.Babam yeğenimi gezdirip eve dönüyor.Ablam hemen oğluna soruyor,oğlum dedene bir şey anlatmadın değil mi.Yeğenim sanki özellikle söylenmesi tembihlenmiş de o başarısız olmuş gibi üzgün cevap veriyor.''Anne ben çok anlatmaya çalıştım ama dedem beni pek anlamadı''.
Üzerinden biraz zaman geçince annem babama anlatıyor olayı.Diğer detayları babamdan duyduk.Yeğenimi gezdirirken  çarşıda  babam arkadaşları ile karşılaşıyor.Sohbet arasında yeğenim sürekli babamın kolunu çekiştirip dede biliyor musun annem bugün arabayı kaldırıma çıkardı diyor.Babam tamam oğlum diyor ama arkadaşlarını dinlemeye devam ediyor.Babam anlam veremese de yeğenim aynı şeyi birkaç kez daha tekrarlıyor.Çok şükür ne babam torununun hikayesine kafa yorabiliyor, ne de yeğenim giriştiği işte başarılı oluyor ve  olay her zaman ki gibi soğuyup babamı sinirlendirmeyecek  tada ulaşınca kulağına gidiyor.

26 Ocak 2013 Cumartesi

FİLM İZLE(YEME)MEK

Yeni keşfettiğim blog olan sevgili içinden geldiği gibinin sayfasında görmüştüm bu filmi.Söz konusu film oldumu hiç vakit kaybetmeden alırım ama bölük pörçük izlemeyi sevmiyorum diye kaç akşamdır el atmıyordum.( büyük konuşmuşum bilmiyordum )Dün oğlum teyzesine gitmiş,kuzenleriyle oynamaktan uyumamış.Fırsat bu fırsat dedim eşime bu akşamı evde sinema keyfi yaparak geçirelim.Hatta oğlum bir güzellik yapıp dokuzda uyuyunca oo  bu gece ikinci filmi bile izleriz dedim.Nerden bilebilirdim sonunun böyle olacağını.Oğlumu uyuttuktan sonra eşim çayı demledi,ben mısırı patlattım,odadaki fazla ışıkları kapattık ve eşime hadi dedim başlat.Elimizde çay, kucağımızda mısır, gözler ekranda bekliyoruz.Film başlıyor ilk on-onbeş  dakika izliyoruz hop dvd oynatıcı kapanıyor.Biz şaşkın gözlerle birbirimize bakıyoruz,tekrar ayarlıyoruz yine aynı.Kablosunu düzeltiyoruz yok fayda.Bu arada mısır yarı oldu ve biz  ikinci bardak çayları da içmiştik sanırım.Baktık olmayacak laptopu taktık televizyona.Oh be dedim çare bulduk,biraz sinirimiz bozuldu ama neyse tekrar izlemeye başlamıştık.Çay ve mısır keyfi yalan olsa da film keyfi bari geri gelmişti.Sonunda çayı ve mısırı kenara kaldırıp filme konsantre olmuştuk yada ben öyle zannediyordum.İşte ne olmuşsa o arada olmuş.Ben nasıl bir konsatre olmuşsam gözlerimi eşimin dizinde açtım.Hangi ara uzandım ne zamandır uyuyorum eşim bile farketmemiş.Planımın bozulması sinirimi bozdu herhalde.Sonra uykum kaçsa ne fayda atı alan üsküdarı geçmişti bir kere.Filmi bırakıp gittim yatak odasına.Kitabımı aldım elime ve bitirmeden uyumadım.Ne umdum ne buldum mu desem,neye nasıp neye kısmet mi desem bilmiyorum.sonuç bu...Film ile başlayan akşam kitabın sonu ile bitti.Nasıl ama...
Film konusunda bir güzel eleştiri de eşimden geldi.Baya etkilenmişti  ve sabah hala filmden bahsediyordu,çok güzel bir film diye.Filmi alan ve izlemek için ortam hazırlayan ben etkilenen o .Haksızlık değil mi bu.Bir akşam (fazla plan yapmadan )mutlaka izlemem lazım bu filmi.Mutlaka izlenilmesi gereken bir fim...

24 Ocak 2013 Perşembe

Gülümseten Diyaloglar

Oğlum şuan 3,5 yaşında.Her çocuk gibi çok tatlı ve yaramaz.Ama çok şükür çok da eğlenceli bir çocuk.Sorular sormaya başladığı andan itibaren aramızda geçen diyalogları yazmaya başlamıştım.İleride okumak ve birlikte tekrar gülebilmek için.İşte en komikleri.

*Utku ve annesi tuvelete giderler.Meraklı utku sorar; anne bu su nerden geliyor.Anne kafası karışmayacak şekilde görselleyerek konuyu anlatır ve çocuğunun sorusunu karşılıksız bırakmamanın verdiği mutlulukla bekler ama  Utku diğer soruya geçmiştir bile.Annee peki bu çiş nerden geliyor.

*Çoraplarını çıkaran Utku'ya teyzesi neden çoraplarını çıkardığını sorar.Utku cevap verir:''Ayaklarımı özgür bırakıyorum teyze''.

*Tüm çocuklar gibi herşeyi kendi istediği zaman yapan Utku'ya annesi bazı şeyleri inatlaşmak yerine oyunla yaptırr.Mesala üzerine giymemek için kaçan Utkuyla yarış yapılır.Önce kim odaya gidecek ve giyinecek diye.Her zaman Utku kazanır ve Utku  annesine '' üzül şimdi ve  hay aksi kazanamadım de '' anne der.Anne tekrarlar ve bu defa Utku anneyi teselli eder.''Üzülme anne bir dahaki sefere kazanırsın.''

*Olay dün akşam yaşandı.Anne lavabodadır ve Utku annesini arar..Babası içerden seslenir,lavaboda oğlum bekle şimdi çıkar .Utku babasına cevap verir: sorun yok baba bu konuyu sonra tartışabiliriz.




21 Ocak 2013 Pazartesi

ON ÇOCUK ,SON ÇOCUK


Hiç kolay değildi on çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olmak.evet on çocuk ,sekiz kız iki erkek.Ve ben yedi kız iki erkekten sonra seçimini  kızlardan yana yapmış bahtsız bedevi.Bahtsız diyorum çünkü kimseye ablalık yapamadım,kimseyi koruyup kollayamadım,bir ağlayanı teselli edemedim.çünkü bizim ailenin ağlak kızı bendim. Çok mu içliydim ne her şeye ağlardım.
Şansa bak bir de buldumcuk gibi iki erkekten sonra gelmişim  dünyaya. Abimler için bulunmaz kaftandım ben.Ev kız kaynıyor ama hepsi abla.Karışılabilecek ,diş geçirilebilecek tek kız benim.Tabi onlar da böyle güzel bir şansı geri tepmediler.Ah ah ne zor şartlarda bu günlere gelmiş,ne badireler atlatmış,kimlere karşı savunmuşum kendimi.
Büyüklere sorsan en şanslıları benim.En küçüğüm ya hiç ezilmedim her dediğim yapıldı ,şımartıldım. Doğruluk payı var.En küçük olduğum  için anne ve babama torun gibi geldim sanırım.Sonuçta bu da benim seçimim değildi.Haberim bile yoktu ne zaman hangi sırada doğacağımdan. Zaten belli bir yaşa gelinceye kadar hiç anlamadım neden doğduğumu.Bu kadar çocuğun erkek hasretiyle alakası olduğu aşikar.Allaha şükür yedi kızdan sonra bir değil iki tane de olmuş.Bana ne gerek varmış anlam veremiyordum.Sonra sormayı bıraktım.Mutlaka ulvi bir görev için gelmişimdir dedim.Doğumumun çok zor olduğunu öğrendim sonra.Tam bir sorun olmuşum anneme.Sen dokuz çocuğu evde  doğuran kadın  beni doğururken ölüyormuş neredeyse ,hastaneye zor yetişmişler.Ulvi bir görev uğruna dokuz çocuğu anasız bırakacakmışım az kalsın.
Ve doğumu bile ayrıcalıklı olarak dünyaya gelmişim.Adımı da en küçük ablam koymuş.Uyuyormuş o saatlerde.Annemi sormuş  hastanede kardeşimiz oldu  demişler sanki hiç yok gibi. O da abla olmanın sevinciyle adı bahar olsun demiş . Bahar

Şimdi o Bahar bir anne.Çokkk tatlı bir oğluşu var.Ve artık ulvi görevinin ne olduğunu çok iyi biliyor.

19 Ocak 2013 Cumartesi

rengarenk merhaba

Uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü kısmet olmayan blog açma fikrini nihayet hayata geçirmiş bulunuyorum.Basit bir şeydi belki blok açmak ama nedense hep erteledim ,elim varmadı.galiba heyecan yaptım bilmiyorum.Şuan bildiğim tek şey var , vakit artık yazma vaktidir.
Güzel ve gülümseten paylaşımlar yapmak dileğiyle...