13 Mayıs 2015 Çarşamba

Güneş Çavması...

Bir ilk oluyor sanırım ya da şöyle demem lazım uzun zamandan beri ilk kez bu kadar hızlı oluyorum.Güneş Çavması dün bitti ,bugün yazıyorum ne güzel.İçimi kaplayan sıcaklık tazeyken, ben başka hikayelere başka hayatlara doğru yol almamışken ve hala kitabın etkisi altındayken ve umarım hiç o etkiden çıkmazken anlatayım istedim.Anlatayım ve herkes okusun istedim.



Çocuk saflığında bir hikaye Güneş Çavması...Sımsıcak,basit ve sevgi dolu.
İnsanı saran,sarmalayan ama bir yandan da dürten uyandıran,çocuk gibi anlatan ,çocuk gibi seven bir hikaye.İnsanı okuduğu hikayeden alıp kendi hikayesine doğru yolculuğa çıkaran müzikle ,ebediyatla en çok da hayatla ,sevgiyle dolu bir kitap.

Küçük bir kasabada sıradan insanların- biri dışında, adı Mecnun ...herkese göre biraz deli ama kitabın en aklı başında olan karakteri o -sıradan hayatlarını anlatan sakin huzurlu bir hikaye.
Sayfa sayısı fazla olsa da keşke bitmese dedirten hikayelerle,yer yer fıkralarla süslü,bol müzikli kalınca iki kitap Güneş Çavması...


Kısaca bahsedersek ,arkadaşı Güneş'in ölümü ile kariyerini ve nişanlısını terk eden Handan'ın Foçaya yerleşmesi ile başlıyor hikaye.Handan'ın yeni arkadaşları,komşuları, ailesi derken bir sürü karakter giriyor hayatımıza.Sonra o sıradan insanların sıradan hayatları üzerinden kendi hayatımızı ,hatta hayata ,olaylara bakış açımızı sorgulatıyor bize Güneş Çavması.Düşünmekten korktuğumuz bir sürü şeye davet ediyor bizi.Mesela ,oğlu evlenmiyor diye üzülen bir annenin oğlunun gay olduğunu itiraf edişi ile nasıl yıkıldığını,bir tarafın hafiflerken diğer tarafın nasıl ağırlaştığını,sonra o annenin hayata, insanlara bakışının nasıl  değiştiğini,uzak görülen olayların bile hayatta hep yanı başımızda olduğunu anlatıyor bize.Ve daha nice böyle hikayeyle.

Hayat gibi desem tam doğru olur mu bilmiyorum ama yaşamla,ölümle,aşkla,terk edilişle,yıkılış ve kabullenişle,kızgınlıkla ve hoş görüşle dolu etrafımızdaki insanlar ve onların hikayeleri kadar gerçek bir hikayeydi okuduğum.Çok yer vardı altını çizdiğim,tekrar ettiğim,durup sindirdiğim...
Biraz da onları yazayım unutmadan.

''Kendini başkalarından bilme! Başkalarının övgüsüyle sevinen ,başkalarının yergisiyle de yıkılır.Kendine uğramadan gitme bu dünyadan...''

''Az düşün,çok hisset,böylece yaşamış olursun.''
***
''Aşk ,bilgi değildir.Bilmektir!
Ve bildiğin her şey bilgi değildir.''
***
''Ananem hep şöyle derdi bana: Kalbini sıkmadan yaşa Handancım , bir şeylerin sana baskı yaptığını hissettiğinde ,hemen son sahneyi düşün...Ölüm...Bu hayatta hiçbir şey ama hiçbir şey kalbine yük ettiğine değmez.Ne okul,ne iş, hatta ne de aşk.Seni sıkan,seni üzen,sana kötü hissettiren ne varsa yavaşça oradan uzaklaş...Kendini,hataların da dahil hiçbir şey için suçlama...Kimseyi de suçlama...Hayatta insanın işleyebileceği tek gerçek suç,mutlu olmamaktır.''
***
''İnsanların ona ya da başkalarına davranışı çok önemli değildi artık.Bir insanın,kendi kendine nasıl davrandığına dikkat ediyordu.Sadece buna dikkat etmenin ,insanlarla ilişkisinde büyük bir rahatlık sağladığını gördü.Bu ,anlaşmazlıkları probleme dönüşmeden fark etmesini sağlayan bir noktaydı.Yalnızlık üzerine herkesle uzun uzun sohbetler etti.Neden insanlar yalnız kalınca hüzünlü ve kederli duygular içine giriyordu?Kederin sebebini keşfetti:İnsanlar yalnız kalınca kendileriyle geçinemiyorlardı.O zaman dedi kendi kendine,kendisiyle geçinemeyen birisiyle benim ne işim,ne türlü bir ilişkim olabilir ki?''
***
''Zaten bir tane aşk tarifi de olmaz!Şimdi...sardunya toprakla buluştu mu,su vermesen de coşar.Güle su lazım...ince ince ilgilenmek lazım.Petunya ne yaparsan yap yaz sonuna doğru ölür...Papatyalar da sardunyalar gibidir mesela...Begonvil çok güzeldir ama sert bir kışı atlatamaz.Naparsan yap atlatamaz işte...Yani...Aşk dediğin ,insanın toprağının nasıl olduğuna ...başına ne geldiğine bağlı.Hangi çiçeğe benzediğine bağlı...İki insanın bir araya geldiğinde topraktan ne çıkacağına bağlı...''

Daha böyle bir yığın altı çizili cümle var.Bir de Gülşen'in yani Handan'ın ananesinin  hikayeleri...
Onlar da ayrı bir mutluluk sebebiydi benim için ve keşke her çocuğun Gülşen gibi bir ananesi olsa dedim.Ya da Rafet gibi bir babannesi...

Dediğim gibi uzun ve iki kitap Güneş Çavması.Haa gerek miydi bu kadar uzun olması derseniz,kısa olup her mesajı bir an önce vermek istemesindense uzun olup güzel sıcak bir hikayenin içinde okumak daha iyi derim.Belki de ben bu sakin huzurlu hikayeyi sevmişimdir de sorun etmemişimdir bilmiyorum.Diyeceğim o ki kalınlık ve iki kitap sizi korkutmasın hikaye güzel,hikaye sıcacık,hikaye Foça'da...
Daha ne olsun değil mi.
Anlatması benden alıp okuması sizden...

Keyifli okumalar...


4 yorum:

  1. Birisi Foça mı dedi :)) hemen okuyayım..şaka bir yana merak ettim Baharcan. Ve okunacaklar listeme ekleyeyim o zaman.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sebi Foça da geçen sıcacık bir hikaye bu.Ben çok sevdim kitabı ve tüm karakterleri.Bana kalanlar da cabası.Umarım sen de seversin.Hadi inşallah diyelim.

      Sil
  2. güneş çavması. ne ilginç isim yaa :) okuyum bunu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eee hadi bakalım umarım seversin.Yorumunu bekliyor olacağım...

      Sil