Günler günleri kovalıyor ama Bahar bir türlü okuduğu kitapları bloga yazamıyordu...
Neden...çünkü Bahar aç kurt misali okuyor, okuyordu.Şaka bir yana gerçekten bu sıra hepten seriye bağladım.İlkokul yıllarından beri var olan sevgim bu ara iyice kara sevdaya bağladı.İmkanım olsa hatta bazen işim bu olsa keşke diyorum eşim gülüyor bana.Bir yetişememe bir kitaplara baktıkça hem mutlu olma hem daralma hali var bende, bir tuhafım yani.Böyle zamanlarda hep aklıma Babam ve Oğlum filmindeki Fikret Kuşkan ile Çetin Tekindor'un bahçedeki sahnesi gelir aklıma.Hani der ya ölmek değil de beni üzen yeni filmler çekilecek izleyemeyeceğim birileri yeni kitaplar yazacak okuyamayacağım diye...işte o misal bir telaşe var ki ben de hayırdır inşallah diyorum:)
Hani bazen diyorum hayal bu ya şöyle bir dönem olsa mesela kimse bir şey yazmasa bir soluklansalar ben de şöyle bir yerde tam gaz okusam okusam uyumasam yemesem içmesem okusam yetişsem onlara... sonra diyorum ne saçma ne bencil bir hayal bu en iyisi sus sen...
Okudukça artan bir istek,bir açlık var içimde.Okudukça,kendi eksikliğimi gördükçe daha çok sarılıyorum sanki okumaya.Bazen karnı doysa da gözü doymayan insanlara benzetiyorum durumumu,iyi mi kötü mü kestiremiyorum.Ama bir gerçek var ki okudukça ve her hikayede farklı bir karakter tanıdıkça insan kendi içinde kaç farklı karakter olduğunu fark ediyor.Ve işte o zaman onları çözdüğü gibi, kendini çözmeye çalışıyor.Anlamlı anlamsız yaptığı her şeyi irdeliyor.Belki yaş aldıkça böyle oluyor insan bilmiyorum ama ben de bu sıralar durum bu.Hayatı sorguluyorum,basit şeylere yüklediğimiz saçma sapan anlamları sorguluyorum,etrafımı inceliyorum,insanlara bakıyorum ama en çok kendime bakıyorum ve kendimle konuşuyorum.Ben hep konuşurdum kendimle zaten ve kendimi hep hatalı bulurdum yaptığım işlerde ama belki hatamı bulamazdım ve tekrar aynı hataları yapardım ya şimdi o hatayı bulmaya çalışıyorum galiba ya da kendime ayna tutuyorum bilmiyorum.Okuyarak dünyamızı,tarihimizi ve kendimizi keşfederiz demiş bir düşünür ben de o misal bol bol keşif yapıyorum bu sıralar.Okıdukça çoğalmak gerekir oysa sanki ben okudukça azalıyorum gibi hissediyorum ve bu hisle de daha çok okumak istiyorum,dündeki Bahar ile bugün ki Bahar aynı olmasın ,aynı kalmasın diye çabalıyorum.
İşte böyle bugün de sizinle konuşmak geldi içimden buraya yazıyorum.
Devamı yok bir an da biten bir yazı oldu farkındayım ama işte bu anlatabildiğim kelimelere dökebildiğim kısmı sadece.Girişi,gelişmesi var sonucu yok yani, olmasın da zaten değil mi.
***
Sevgiler
Devamı yok bir an da biten bir yazı oldu farkındayım ama işte bu anlatabildiğim kelimelere dökebildiğim kısmı sadece.Girişi,gelişmesi var sonucu yok yani, olmasın da zaten değil mi.
***
Sevgiler
Keşke bütün açlıklar okuma açlığı gibi olsa ve sindirdikçe yeniden, yeniden acıksa insan.
YanıtlaSilOkuyan insan doydukça başkalarının da doymasını sağlayacaktır zaten.
Başlangıç ve giriş bölümleri iyi yapılmışsa "sonuç" bölümü kolaylıkla tamamlanacaktır...
Aynen keşke tüm açlığımız böyle olsa:)
SilBende de aynı durum var, çok iyi anlıyorum. Güzel bir durum bence bu, yaşama sevincini gösteriyor :)
YanıtlaSilNe güzel özetlemişsin, yaşama sevinci...Hiç eksik olmasın umarım.sevgiler.
Silokumak çok keyifli bişi yaaaa büyük mutluluk. yetişemeyiz bütün kitaplara filmlere müziklere :)
YanıtlaSilsekiz kız kardeş olmak nası bişi yaaa allam yaaa biraz çocukluğunuzu anlatsan yaaa bize yazılarında yaaa tatlıdır yaa :)
Sekiz kız peki ya erkekler,ya peki en küçük olmak...ooo hikaye çok.Ve kalabalık çok güzel eksileri olsa da her daim cümbüş,her daim kalabalık.
Silay erkekler de mi var bi de, hiç bu kadar kardeşli aile duymadım yaaa. tamam annat ama hikayeleri zamanlaaa işteee oleeey :)
SilBlogumun ikinci yazısıdır bu ''on çocuk son çocuk diye .onu okursan biraz olsun anlayabilirsin sanırım:) beni,bizi,bizim aileyi...
Siltımams :)
SilHadi bakalım:) nasıl bulacaksın bizi...
Sil