Hiç kolay değildi on çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olmak.evet on çocuk ,sekiz kız iki erkek.Ve ben yedi kız iki erkekten sonra seçimini kızlardan yana yapmış bahtsız bedevi.Bahtsız diyorum çünkü kimseye ablalık yapamadım,kimseyi koruyup kollayamadım,bir ağlayanı teselli edemedim.çünkü bizim ailenin ağlak kızı bendim. Çok mu içliydim ne her şeye ağlardım.
Şansa bak bir de buldumcuk gibi iki erkekten sonra gelmişim dünyaya. Abimler için bulunmaz kaftandım ben.Ev kız kaynıyor ama hepsi abla.Karışılabilecek ,diş geçirilebilecek tek kız benim.Tabi onlar da böyle güzel bir şansı geri tepmediler.Ah ah ne zor şartlarda bu günlere gelmiş,ne badireler atlatmış,kimlere karşı savunmuşum kendimi.
Büyüklere sorsan en şanslıları benim.En küçüğüm ya hiç ezilmedim her dediğim yapıldı ,şımartıldım. Doğruluk payı var.En küçük olduğum için anne ve babama torun gibi geldim sanırım.Sonuçta bu da benim seçimim değildi.Haberim bile yoktu ne zaman hangi sırada doğacağımdan. Zaten belli bir yaşa gelinceye kadar hiç anlamadım neden doğduğumu.Bu kadar çocuğun erkek hasretiyle alakası olduğu aşikar.Allaha şükür yedi kızdan sonra bir değil iki tane de olmuş.Bana ne gerek varmış anlam veremiyordum.Sonra sormayı bıraktım.Mutlaka ulvi bir görev için gelmişimdir dedim.Doğumumun çok zor olduğunu öğrendim sonra.Tam bir sorun olmuşum anneme.Sen dokuz çocuğu evde doğuran kadın beni doğururken ölüyormuş neredeyse ,hastaneye zor yetişmişler.Ulvi bir görev uğruna dokuz çocuğu anasız bırakacakmışım az kalsın.
Ve doğumu bile ayrıcalıklı olarak dünyaya gelmişim.Adımı da en küçük ablam koymuş.Uyuyormuş o saatlerde.Annemi sormuş hastanede kardeşimiz oldu demişler sanki hiç yok gibi. O da abla olmanın sevinciyle adı bahar olsun demiş . Bahar…
Şimdi o Bahar bir anne.Çokkk tatlı bir oğluşu var.Ve artık ulvi görevinin ne olduğunu çok iyi biliyor.